Doğar, dünyayı sarar,
Bu sözü âşık duyar,
Nâehle gayet acı,
Anca (1) âşıka yarar.
Bu sözü âşık duyar,
Duyanlar aşka uyar,
Bulamaz her adamlar,
Bize nasibetti Yâr.
Duyanlar olur ferah,
Aşktan gelen söz essah… (2)
Âşıklar candan dinler,
Bize duyursun Allah,
Bu yel Cânândan eser,
Lezzeti alan, ister;
Gayriye gönül versen,
Bu aşk nazlıdır, küser.
Nazlıdır bu aşk gayet,
Sevilmeğe et gayret.
Âşk ile Dostu gören,
Seyreyle, eder hayret.
Âşık ol, Dosta yalvar,
Beraber ol Hakka var,
Hakkı seven âşıka
İki cihan olur dar.
Seyret: daimî namaz…
Gece gündüz et niyaz;
Görenler bal yer iken
Çiğner çiğner yutamaz.
Çenesi kalır açık
Gözüne gelse ışık;
Lâyık olan âşıka
Bu kapıdan denmez: çık!
Dense eder müracaat, (3)
Kabul olur her hacat; (4)
Hakka âşıklık etmek
O Cânâna “doğru hat” (5).
Yürüyen Dosta gider,
Sonunu bulanlar er.
Seni bir kerre görmek,
Nice nice can değer.
Bu canım sana feda,
Sen birsin her dünyada;
(Emre)! görmek istersen
Sen seni kurban ada.
(1) Anca = ancak.
(2) Arapçadaki “sahih” kelimesinin “ismi tafdîl”i olan “esahh” kelimesinin Anadolumuzda söylenişi “essah” tır ki “en doğru” mânasınadır.
(3) Vezni taşırmaması için “mürâcât” diye okunacak.
(4) “Hacet kelimesinin halk ağzındaki telâffuzu “hacat”tır.
(5) Doğru hat = ” sıratün müstakîm”. 6.5.1944