Dilimden söyliyen! Gözümden gören!
İhâta eyledin; acep neyim ben?
Her kuvvet senindir, ne kıymeti var…
Beni bırakırsan, neyler bu beden?
Su, toprak, yel, ateş alır sehmini,
Nerede bulayım, o vakıt beni?
Tecellî eyledi, bu hâl, şimdiden;
Nerde soyunayım, sıcak kefeni?
Herşey gaaiboldu, sâde sen kaldın,
Görünce, aklımı, elimden aldın;
Aşkın deryâsına, çekip, götürüp,
Yakamı tutarak, berâber daldın.
Sen beni (Yûnus)a, ettin arkadaş,
(Balık)la gezeriz, biz yavaş yavaş;
(İlim) deryasının, bütün esrârı,
Biz gezince, oldu, âşikâre, fâş.
Unuttuk dünyâda, kalabalığı;
Bize tâbi’ ettik, yutan balığı;
Sır meydana çıktı, sabreyleyince:
(Cennet-i İrfân)ın, bahçesi, bağı.
Yürüyünce, bu yol, sana dayandı,
(Emre), uykusundan, gördü, uyandı;
(Balık) derisinden, giydiği kefen,
Aşkın ateşine, düşünce yandı.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 7.05 – 7.20
3.4.1954