Dilber seni görmek ister,
Kaçsan, Dilber sana küser;
Bu muammayı bildiysen,
Aç da sen meydana göster.

Sen niye çınlattın tası?
Verilmez onun bahası;
Vakıtsız dâvet edilse,
Her gelenler olur âsi.

Çağırmalı yavaş yavaş,
Yenmez, ağılıdır bu aş;
Bu yolda kesilmedi mi
Doğrusunu söyliyen baş?

Sıtır edilmiş (1) gerisi,
Olsa dinliyenin hissi;
Hakikatı söyliyenin
Yüzülmedi mi derisi?..

Etmişlerdi belik belik, (2)
Birkaç yerlerinden dilik;
İrfaniyet öğrenenin
Olur kulakları delik.

Yönünü kim döner Yâr’a,
Olur yüreğinde yara,
Hiç yalınız gidilir mi…
O yol gayet muhâtara.

Gidenlerden alırlar baç,
Olmalıdır giderken aç;
Kim o yoldan geri döner,
Kuduz olur, sen geri kaç.

Masum olanlar dalar,
Yetiş, sen onları kurtar;
İkrar eyler seyredince,
Unutur da eder inkâr.

Eğer olmaz ise kısmet,
Hep bildiği oluyor sed;
(Emre), yürü, iyi anla,
Geri dönen, olsun ibret.


(1) Setredilmiş, örtülmüş.
(2) Parça parça. 8.9.1946