Devirden devire, döner bu hayat,
Çok sür’atli gider, yetişemez at;
Kimseler bilemez, gittiği yeri,
Kimi leziz geçer, kiminde yok tad.
Kimisi giderken, eder şikâyet,
Kimisi bilir de, eylemez minnet;
Bin yıl sürer ise, hepisi bir ân… (1)
Uyan gözüm, uyan, ibretle seyret.
Kimi görür geçer, kimisi gafil,
Birçokları döker, bildirmeğe, dil;
Yol sonunu bulsa, hep toprak olur:
Az yaşıyan böcek, çok yaşıyan fil.
Bunları görmeğe, lâzımdır (İrfan);
Onlar görüp eder, hakikî îman;
Hayvan için yoktur, tekrar bir hayat;
Dünyayı değişir, dirilir (İnsan).
Orda mala, mülke, yoktur ihtiyaç,
Daim gıda verir, vardır bir (Ağaç);
Göz ile kulaktan, gıda alanlar,
Onlar tok olurlar; kalırlar mı aç?
Daim meyva verir, (Bilgi Ağacı),
Bu gaflet derdinin, odur ilâcı;
Yiyen, veren bilir, onun tadını,
(Emre) tarif eder: değildir acı.
Zapteden: Fuzûle Emre.
Saat:10.30
(1) (Bin yıl sürer ise) ifadesi Adana ağzında (bin yıl sürse bile) yerinde kullanılmaktadır. 8.10.1951