Bu hasretin aşkı, dağladı beni,
Nasıl edip acep, uyutsam seni…
Aşkın ateşine, giriftâr oldum,
Onun için sana, ben deyim ninni.
Gözümün önünde, (Yâr)imin süsü,
Yanınca, açıldı, onun örtüsü;
Gökte çalkalanan, bulutlar gibi
Kalbimi titretir, aşk gürültüsü.
Dıştan görülmüyor: sanki bir deprem;
Duysa, dayanamaz, Havvâ ve Âdem;
Yaptığı yaraya, kimse süremez,
Onun dudağında, derdime merhem.
Beni âşık etti, sâde o (Yüz)e,
O (Yüz) deryâ oldu, benzer denize;
Yahyâ ile Eyyub derdine benzer,
Devrederek geldi, neyleyim, bize.
Bir dem gelir, olur, Yûsuf zindanı,
Sıkıntılar tutar, bendeki canı;
Gamın tohumunu, ekip biçmişler,
Olmuş: (çekilecek hicran) harmanı.
Gözüme görünür, kanların seli.
Meydana serilir, Kerbelâ eli;
Bir dem gelir, beni zevka düşürür,
Hazreti Dâvûd’un, nutkeden dili.
Bir dem beni tutar, (Ken’an Kuyusu),
Gözlerimden akar, kanlanmış bir su;
Geceler, gündüzler, durmaz devreder,
Bu can ile tenin, gelmez uykusu.
Bir dem gelir, gönül, durmadan yatar,
Fir’avnın attığı (Dost) oku batar;
Bir dem gelir, olur, kalkan balığı,
Cibrîl gelir, alır, okuna tutar.
Muhammed Emîn’in, olur (Hırâ)sı,
Kazdığı sikkenin, para turası; (1)
(Emre)ye Dost yüzü, âşikâr olsa,
Zindan gibi olur, ona burası.
Zapteden : Fuzûle Emre
Saat: 10.15
(1) Tura = Tuğra. 23.12.1953