Bu gül, herkeslere kokmaz, dediler,
Deryaları ateş yakmaz, dediler;
Her vâr, ezelîden süregelmiştir,
Âşıklar gayriye bakmaz, dediler.
Bu aşk, her varlığa hâkim, dediler,
Giriftar olana: (bu kim!?) dediler;
Bilgiçler toplanıp ettiler hayret,
(Bu da böylece bir ilim…) dediler.
Bu zevki bilmeyip (hayret!) dediler,
Tarif eyliyene: (haset!) dediler;
Akılları ermez, bilmeden, (hâl) e
Yönünü dönene: (gayret!) dediler.
Balı doldursalar, alıp şişeye,
Güzelce dizseler altı köşeye,
Durmadan baksalar ona dışından,
Yemiyenler gelmez, onu, neş’eye.
Varıp yalasalar onu dışından,
Evvel geçmeseler dünya aşından;
Kapağı açıp da yiyen geçiyor,
Tadı alır almaz, kendi başından.
Bu hâl, eyleyince (Emre) ye zuhur,
Bazı şen olur ya, lâl gibi durur;
Her yana o güneş doğarsa eğer,
Zâhir hayat kalmaz, hepisi kurur.
24.7.949