Bu dünya bir leştir, tâlip olan: kelp; (1)
Başına birikmiş; didiştirir hep;
Hiç gözü açık yok, bunu görmeğe:
Eti yenen değil, yatan: bir merkep.
Seven, râzı olmaz, neden, hakkına?
Yakayı tutturmuş, bilerek, ona;
Gönül! ibretle bak, sen de aldanma,
Kancasını takar, bilmezsen, sana.
Elinden gelirse, sen de dur uzak,
Kokusundan kurmuş, bakana tuzak;
Zalim… Görünüşü, ne kadar cazip…
Bir kerre bakanı, eyliyor ahmak.
İçine düşenler, oluyor gafil,
Sıyrılıp da çıkmak, değildir kabil,
Kulakları tıkar, onun havası:
Senden söyler iken, dinle (İsmail)!
Kolay anlaşılmaz, gayetle müşkül,
Kendi kara çalı, görünüyor gül;
Gülerek takıyor, zalim, kancayı,
Yıkıp harâb etmiş, nice bin gönül…
Kimselere olmaz, kelpten merhamet,
Bilmiyerek, ister, gafiller, himmet;
Bilip seyredenler, duruyor uzak,
Gözleri görmiyen, eder cesaret.
(Lâ râhat fiddünya), demiştir Mahmud, (2)
Söyleyip dinliyen, olmuş lâyemût;
Mâdem (Emre)! senin, kulağın duydu:
Burda rahat olmaz, emeli unut.
Zapteden: Vasfiye Değirmenci.
Saat:14
(1) Hazreti Ali’nin bir sözü: (Dünya bir cîfedir, onu isteyen de köpek).
(2) (Lâ râhate fiddünyâ = Dünyada rahatlık yoktur) – Hadis. 31.10.1951