Bu aşk bizi etti rezil,
Bizi taşlar her yandan dil;
Dilber! seni seyreylemek,
Taşlanmadan olmaz kabil.
O taşlar gelmeli hoşa, (1)
Göğüs germek lâzım taşa;
Dilberin gamını çekmek,
Hâşâ lillâh, gitmez boşa.
Aşk bulunmaz taşlanmadan,
Bütün arzu boşlanmadan; (2)
Bu ilmi vicdan duyar mı
Taş atandan hoşlanmadan…
Olmak (3) için taş atarlar;
O taşlarda çok hikmet var;
Çok taşlananı seviyor
Âşıkın aradığı yar.
Bu yolda çok ezilmeli,
Nefsini toprak bilmeli;
Kim ki bu yolda zelildir,
Onu tutar Dostun eli.
Zelilden eyler tecelli…
Böyle gelir aşk ezelî… (4)
Lâyik olmalı bu yola,
Daima gamı sevmeli.
Budur âşıklara ricam:
Yedikleri olmalı gam;
Eğer gıda gam olursa
Dost ilinden gelir ilham.
Yürüyelim biz gam ile,
Olalım aşk ile bile (5)
(Emre) ye aşk gelmez ise
Bu esrarı nasıl bile… (6)
Kim ki bilir bu esrarı,
Onun benzi olur sarı;
Sırrı bilmek istiyenler,
Sevemez iki diyarı.
Dünya rengine aldanmaz,
Balına parmağı banmaz;
Sen Dosta âşık olanlar,
Daim yanar, hiç usanmaz.
Bilmiyenler etsin alay;
Çünkü yanmak, değil kolay;
Daim aşka yanmıyanlar,
Meyyittir, hiç olamaz hay (7)
Ölü, amma söyler dili,
Fakat bilmez sen Güzeli;
Sen Dilberi bilmek için
Yüze vurmalı aşk yeli.
Daim o yelden yutmalı, (8)
Bilgileri unutmalı;
Bu ateşte yanıkların,
Bu aşk, hep onların malı.
Aşk, onlara olmuş gıda,
Onlar canı etmiş feda;
(Emre) canı terk edince
Nail oldu bu murada.
(1) Hoşa gelmek = hoşa gitmek.
(2) Boşlanmak = terkedilmek.
(3) “Olgunlaşmak” yerindedir.
(4) Ezeldenberi, ötedenberi.
(5) Bile = beraber.
(6) bilsin…
(7) Hay = diri.
(8) Teneffüs etmeli. 18.7.1944