Bizdeki bu “hâli beşer”,
Emel kuyusuna düşer;
Gönül döşer yer yüzüne,
Bazı, eflâklere göçer.

Bazı bu cihana sultan,
Bazı ayakları yayan;
Bazı bir dilenci olur,
Bazı durmaz eder ihsan.

Ne kadar söylesek, bitmez,
Bu hikmete akıl yetmez;
Bülbüller misaldir aşka,
Zamanı gelmeden ötmez.

Mevsimsiz lâl olur dili,
Sarılığındandır beli; (1)
Bakın, aşk celbetmedi mi
Arş yüzünden Cebraili?..

Bazı çıkar yedi kata,
Odur oralarda usta;
Aşktan himmet olmaz ise
Bu (Emre) taş olup yata.

Hiçbir kuvvet yok elinde,
Bu (aşk) söylüyor dilinde;
Aşk olmazsa kara toprak
Âhirinde, evvelinde.

Yine dönüp ona vara,
Aşk olmazsa yüzü kara;
Aşk daim sarhoş ederek
Yüzünden kiri çıkara.

Onun hâli daim zillet,
Benliği olmuştur illet;
Daim pîrine yalvarır,
Ağlıyarak ister himmet.

Her daim ona sığınmış,
Sen (Emre), bu hale alış;
Varlık ile bu iş bitmez,
Ağla, yok olmaya çalış.


(1) Bel = alâmet, işaret. 24.6.1945