Bir gün olur, kalmaz, nâm ile nişan,

Dönüyorlar çifte torun,
Yüzüne tuttum huzûr,

Bir gün olur, kalmaz, nâm ile nişan,
Gezdiren vücutta, zerrece derman;
Senden evvel gelen, nereye gitti?
Dilinden diyenden, dinle de uyan.

Bunlar, verilmiştir, her gelen kula,
Anadan doğunca, düşer bu yola;
Bütün hesapları, bitiremezse,
Gel! denince, bakar, sağ ile sola.

Medâr-olsun diye, okurlar (Yâsîn),
İlimle doludur, Kur’ânı-Mübîn;
Ölü için değil, diriler için,
Adetsiz nebînin, getirdiği din.

Ahmed’in gününde, etmiş tekâmül,
Miskler gibi kokmuş, sanki açan gül;
Mânâsını bilip, işitse kulak,
Mevlâ ile dolar, şâd olur gönül.

Dâimâ okunan, âyâta erer,
Bir daha ölmeyen hayâta erer;
(Esmâ) ve (Müsemmâ), olur (Bir Nokta),
Sıfatları Muhît, O (Zât)a erer.

Gözünden, gönlünden eder tecellî,
(Kazâ), hem (müsemmâ), bilir eceli;
Cennet-i irfâna, erişen bir kul,
Kendisi îmandır, neyler ameli…

İbâdetten sonra, irfan lâzımdır;
(Tefekkür)ü mutlak, iz’an lâzımdır;
(Emre)! sen kendini aradan çıkar,
Hakta fânî olmuş insan lâzımdır.

Zapteden: Fuzûle Tezcan
Saat: 11.30


23.12.1958