Bâzı peygamberler, olunca hayrân,
Sevdiğini, etti, yoluna kurban;
Mânâsını bildi, esas Mâşûku,
Aldı, kabûl etti, döktürmedi kan.
Tâ evveldenberi, böyledir nizam,
Vârından geçene, gönderir ilham;
(Arefe) remzini, idrâk edene,
Vakıtla değildir, her dâim bayram.
Âşık olanlarda, kalır mı azap?
Aşağı, yukarı, edilmez hesap;
Arkasından, doğar, mânâ güneşi,
Sonra inşâ olur, canlanmış mihrap.
Gezerek tozarak, kılar namazı,
Onun, kabûl olur, dâim niyâzı;
Okuduğu âyet, harfler canlanır,
Mevlâ eli ile, yazılır yazı.
(Berâber gidecek) edilir, (tahsil),
Gece gündüz okur, (Ümmî İsmâil);
Aşka tutulmadan, gelip sorana,
Buzlar gibi donar, ağzındaki dil.
Sanırsın ki olur, demir ve bakır,
Sanki bir taş gibi, evvel ve âhir;
Aşka bürünüp de, seyredenlere,
Âşık, bülbül gibi, öter, hem şakır.
Bu hâl, kadîm yanan ateşe benzer,
Doğup da batmıyan güneşe benzer;
Yedi Kardeşlerden biri, Yûsuf’tur,
Onları toplayan kardeşe benzer.
Şefkatın katrası, ummân olmaz mı?
Yâkub’un gözüne dermân olmaz mı?
(Emre) tutulmuştur, Ken’an yüzüne,
Yüzbin canı olsa, kurbân olmaz mı?
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:13.00
23.6.1955