Bâzı görünürüz, kuvvetli cellât,
Nefsine uyana, veririz fesat;
Bize bir kimseler, bulamadı ad,
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Gaafil olanları, ederiz iğva,
Onlar, Fir’avn gibi, ederler dâvâ;
Çok tatlı görünür, hem bu mâsivâ,
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bizi anlamayan, sofu, hem gaafil,
Gurûra saplanmış, hem dahî câhil;
Bütün ibâdeti, oluyor zâil;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bâzı görünürüz, aldatan İblis,
Yüzümüz nûr iken, görünüyor is;
Anca sâdıklardır, bizlere vâris;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Cehle bürünürüz, sanki bir hayvan,
Çok canları yırtan, kuvvetli arslan;
Sıfatları muhît, Hazreti Rahman;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bâzı, unuturuz, sağ ile solu,
Hiçbir şey göremez, câhil bir kulu;
Bizim vücûdumuz, melekle dolu;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bâzı, görünürüz, kurumuş ağaç,
Bâzı, ediliriz, dünyâdan ihraç;
Peygamberler, eder, bizlerde Mîraç;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bâzı, görünürüz, gözlerden âmâ,
Bâzı da benzeriz, harap hamama;
Bizimle doludur, yer ile semâ;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Doğup da ölenler, bizlere uğrar,
Evvelden edilmiş, böylece karar;
Kimi inkâr eder, kimi de ikrâr;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Feleğin güneşi, bizlerden doğar,
Âşıkın rahmeti, bizlerden yağar;
Bize ters bakanı, bu ışık boğar;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
(Sidre-i Müntehâ): bizim kalbimiz,
Katra görünürüz, umman bir deniz;
(Emre), arar iken, burdan buldu iz;
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Bu sırrı bilmiyen, (etti) der (hatâ),
Dilinden diyene, oldu ihâta;
Nasıl edip, aklı, o nûra ata…
Akıllar ermedik bir hâl olmuşuz.
Zapteden: Mehmet Arzık
Namrun, Saat:7.40
7.7.1959