Aşk düşürdü bir “hâl”e,
Yakıyor, durmaz hâlâ…
Kim zülfüne dokunur,
Ondan eksilmez belâ.

Kim ki beraber gezer,
Yanar, canından bezer;
O Dilberin kanunu:
Sevdiğini çok ezer.

Aşk hâlini gösterem, (1)
Gösterirken ben görem (2)
Sadık âşık olana
Misal olmuştur Kerem.

Âşık oldu “Aslı”na,
Arardı yana yana;
Âşık! kulak verirsen,
Sırrını deyim (3) sana:

Gezerdi dağı taşı,
“Sofu” idi yoldaşı;
Aslına âşıkların
Aklına gelmez başı.

Görünce olur “fenâ”, (4)
Seyreder kana kana;
Sevgiliyi görünce
Can feda eder ona.

Kerem aslıyçin gezer,
Hayatı kana özer; (5)
Bu esrarlı düğmeyi
“İlim” bilmez, “aşk” çözer.

Alır çözer bir yandan,
Gözü görünmez kandan;
Sadık âşık olanlar,
Görürken geçer candan.

Çözmek için yanmalı,
Yanan bilir o hâli…
Kim o “kül”e karışsa, (6)
Ne eylesin visali…

Gezerdi (Rûm) a, (Şam) a,
Garkolmuştu o gama;
(Emre) ye bir hâl lâzım:
Teslim olsun imama.


(1) Göstereyim.
(2) Göreyim.
(3) Diyeyim.
(4) “fânî” yerinde kullanılmıştır.
(5) Özemek = karıştırmak, yoğurd özer gibi özemek.
(6) Bu mısradaki “kül” iki manayadır: Biri Keremin yandıktan sonraki küllü, diğeri de “cüz?” mukabili “Küll”. Zaten Kerem hikâyesindeki “kül”ün telmih etmek istediği şey de bu (Küll) dür. 4.2.1945