Âşıka fedadır canım,
İçireyim ona kanım;
Hikmeti arzu edene
Gelsin, açıktır dükkânım.
Herkes arzusunu alsın,
Canını ateşe salsın;
Cânâna âşık olanlar,
Benim dükkânımda kalsın.
Seyredin, saklarım neler…
Orada âşıklar meler;
Münkire oklarım hazır,
Onun ciğerini deler.
Hiç âşık olur mu sağır…
Aşksızın arkası yağır; (1)
Dostun sesini duyamaz,
İster kulağına bağır.
Onun yanında hiç durma,
Dostun hallerini sorma.
Münkir! canım zehir oldu,
Zehirleninğ (2), eli vurma.
Canım da seyretti Dosta,
Aklını vermedi posta;
Pirlere hizmet edenler,
Sonunda olurlar usta.
Yaktın beni, ey Sürmeli…
Cânâna canı vermeli.
Bu iş çene ile olmaz,
Aşık olup da görmeli.
İlim ile çalışmalı,
Aşka yanıp alışmalı,
Geceleri göz yumup da
Bilenlere karışmalı.
“İsm-i Âzam” dır Yediler…
Aşkı olana dediler.
Mansur’a arkadaş olup
Onun ile kan yediler.
Canım, senin yolun ince…
Vardım sana can verince;
Her tarafım ateş oldu
Senin yüzünü görünce.
O dost açar sana kanat,
Sözü dinle, ateşe yat;
(Emre), sana bu lâzımdır:
Sen canını Cânâna sat.
(1) Yağır = yük taşıyan hayvanların sırtında, semerin açtığı yara.
(2) Zehirlenirsin