Akla gelirse vuslat,
Takib eder fücurât;
Acep kabul olur mu?
Yarabbi, nasıl murad?..

Nasıl geçsek yılanı?
Onlar bırakmaz canı;
Biz bunları geçersek
Seyrederiz Cânânı.

Âdem yutmaktır işi,
Zor bırakır dervişi;
Gören ağız sulanır,
Nasıl caziptir ekşi…

Halbuki hiç yaramaz,
Yarar ise, gayet az…
Bu halden kurtulmıyan,
Dost iline varamaz.

Ağız sulandırmaz bal,
Buna benzer bütün hâl;
Muhabbet bulunmadan
Nasibolur mu visal?..

Denilmez öte taraf,
Birçoğu der: “Kûh-i Kaf”…
Bu ekşilik hâlini
Anca Gaffar eder af.

Bu hâli bilir giden,
Fücûrâtı terk eden;
Eyliyen Hakka vuslat,
Akıldır, değil beden.

Gider, bakar zevkına,
Akıl takmaz her yana;
Ulaşır, Dostu ile
Sevişir kana kana.

Varır da gelir, tekrar,
Götürmeğe er arar;
Eğer kirli götürse,
Orda ederler zarar;

Söyledin (Emre), yıkan,
Yıkandığın sudur kan;
Oradan ötesine
Neyleyim, dönmez lisan.

Söylendi, bilen için,
Bu yolda ölen için.
Fedainin ardına
Soyunup gelen için.


11.3.1947