Kimselere kuyu, kazma ey gönül!
Sen suçunu anla, azap çekme, gül;
Zebâni mahrumdur, ona kokmaz gül:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı? (1)
Boyuna göre kaz: seni sıkmasın,
Feryâdü âhına, kimse bakmasın,
Yüreğinden, kanlar, yere akmasın:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Ele düşündüğün, çıkar başına,
Zehirler katılır, kendi aşına,
Kötülük düşünme, can yoldaşına:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Durmadan vuruyor, için dışına,
Azap, neden gelir, senin hoşuna?
Hâlin yazılıyor, gözle kaşına:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Sıkıntılı gönül, olur cehennem,
Yanarken, dumanı, daim eder zem;
Uyandıktan sonra, edersin sitem…
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Kur’anda söylemiş, Rabüb’âlemîn:
Nifâkı kaldırmış, gönderilen din;
Yaklaşmıyan, olur, her vakıt emîn:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Yaradılan kula, iyilik düşün:
Yüzlerine vursun, görülmedik gün;
Azâbı unut da, lûtf ile öğün:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Mevlânın bir ismi, söylenir: Settâr;
Kulunun gönlünü, her daim yoklar:
Sakın bir kuluna, eyleme zarar…
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Âdemi insana, eylemiş sebep:
Biri, gerisine, okutur mektep,
Kötülük öğretmez, okutur edep:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
(Sekaahüm Rabbühüm), sözünü dinle; (2)
Hayat emânettir, geçer mi ele…
(Emre)! doğru düşün, sen güle güle:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Herkes hâli ile oluyor haşır:
Kaşınan yerini, kendisi kaşır;
Seyreden gözler de, görse, kamaşır:
Muhammed ümmeti, güleç olmaz mı?
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:7.35
(1) Bir hadiste de aynı şey anlatılmaktadır.
(2) (Onlara Rabları içirmiştir) – âyet. 14.9.1952