Seni idrâk eyle, ey güzel insan!
Rengi senden alır, gül ile reyhan;
Kimisi koyudur, kimisi açık,
Gıdâyı alıyor, bil, iki cihan.
İlim öğretiyor, bu tatlı sözün,
Mihver tayin eder, kaşınla gözün;
Muvâzene eden: senin (Nazar)ın,
Dışı: bedenindir, canıdır özün.
Kimi açık renktir, kimisi koyu,
Engin, yüksek durur, onların boyu;
Gıdâları senden, alır, yaşarlar,
Sensin cümlesinin, toprağı, suyu.
Eğer sen olmasan, olur mu hayat…
Dirilik vermezsen, verilmez kıymat;
Sen seni idrâk et, vakıt geçmeden,
Eline geçer mi, böyle bir fırsat?
Bütün âlemlere, varlığın candır,
Aç gözünü, seyret: her şey üryandır;
Ne vakıt var, ne de, ay ile bir yıl…
Gelmek ile gitmek, anla: bir ândır.
Eğer bilir isen, dâim dirisin,
Bütün mahlûkatın, sen dilberisin;
Kendinden geçersen, yaradılmışın,
Bedeni üstünde, duran serisin.
Aceba ne idi, buraya gelmek:
Sen seni unutup, kendini bilmek;
Sana emredilmiş, kulağını aç:
Bu ölümden evvel, (ölmeden ölmek).
Senin ile doğmuş, düşmanın (gaflet)
Tedâvî edilmez, bu zâlim illet;
Bilmeden, verilmez, derdin devası:
(İrfâniyyet) imiş, en büyük devlet.
Uçuyor, seyreyle: (Devlet Kuşu)na,
(Kuş)a âşıkların, konar başına;
(Emre)! seyret: âşık, bu Devlet Kuşu,
Burnunu sokmuştur, o, (gözyaşı)na.
Zapteden: Vasfiye Değirmenci
Saat:15.50
4.12.1952