Yüzüne bakınca, neyledin bizi…
Aşkına düşenin, olduk merkezi,
Durmaz çalkalanır, derdin denizi,
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

(Âdem)i, (Havvâ)yı, cennetten ihraç?
İzinsiz mi verdi, meyvayı ağaç?
Onlar yerler miydi, koymasaydın aç?
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Yâni rumuz muydu, (buğday)la (hurma)?
Verir vermez, dedin: Cennette durma!
Evlâd değil miyiz, bed işe yorma:
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Ağaçla biçtirdin, Yahyâ’yı, neden?
Yedi sefer yattı, yerlere beden;
Küffar ne ederdi, saklasaydın sen?
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Zindana attırdın, (Yûsuf Ken’ân)ı,
Yâkub’un akıttın, gözünden kanı,
Sonunda eyledin, Mısır Sultânı;
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Eyyub’u yedirdin, yedi yıl kurda,
Etmiş iken sana, canını fedâ;
Döndün, sabır verdin, çıkmadı sadâ…
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Fir’avna dedirdin, neden: (Enelhak!)?
Mûsâya söyledin: Yürü, ona bak!
Hangisine lûtuf: (Su! dikine ak!)?
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

İbrâhim deyince, Zâtına: (Mâbûd!), (1)
Ona ne eyledi, emrettin, Nemrut…
Ateşe yakmaktan, sevmek mi maksut?
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Ahmed’i sen koydun, dağa yedi yıl,
Sen kendi ağzından, ona verdin dil,
İkiniz bir iken, neyler Cebrâil?
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

(Emre)yi eyledin, ortada âlet,
Yakıp söyletirsin, etmez şikâyet,
Tamuya atarsan, istemez cennet;
Ecdattan mı kaldı, bu mihnet mîras?

Zapteden : Vasfiye Değirmenci
Ankara, Yenişehir Sıhhat Yurdu
Saat:14.45


(1) Senin Zâtına. 7.1.1953