Emre, oğlu Fikri’yi ameliyat ettirmek üzre götürdüğü Ankara’da, Adana Barajı inşââtını alan müteahhitlere rastlıyor. Sıhhat Yurdu’na geldiği zaman: (Çocuklar! Adana barajına başlayacaklarmış!) diyor. Ameliyattan sonra, oğlu Fikri de: (Ah Baba, Adana’ya bir gitsek…) deyince, Emre’den bu doğuş doğuyor:
Göresimiz geldi, güzel Adana!
Bütün dünya, yönü, dönmüştür sana;
Büyük defîneler, gizlidir sende,
Nûrunun zıyâsı, yeter cihâna.
Ne kadar münbittir, toprağın senin…
Gayetle zengindir, ırmağın senin;
Birkaç şehirleri, tenvîr edecek,
(Arap) ismi almış, (Bucağı)n senin. (1)
Zuhûr edecektir, nice tenvîrât…
Durgunluk hâlinden, eyledin berât;
Suyun çevirecek, büyük türbini,
Bahçe ile bağlar, alacak hayat.
İçinde yaşıyan, etsin iftihar,
Seyhan nehri senden, durmadan akar;
Terakkî çocuğu, doğmuştur senden,
Bu cihâna ünün, mis gibi kokar.
Cumhuriyet senden, çok yardım bekler,
Sende açılıyor, türlü çiçekler…
22 milyon, nüfûsun vardır,
Kimi pîrifânî, kimi emekler.
Birçok mehmetçiğin, var, ortasında, (2)
Kulakları bekler, başından, sadâ;
Kanından boyanmış, bayrağın senin,
Karışık değildir, ederler fedâ.
Şehit pençesinden, nişânın senin, (3)
Dalgasından artmış, hep şânın senin;
Elinden bırakmaz, canı verirken,
Senden böyle bekler, vatanın senin.
Bilirim: göğsündür, düşmana siper,
Kalbinle gözünde, Allah berâber;
Eğer (Emre) geçse, kendikendinden,
Bilinmedik yerden, geliyor haber.
Zapteden : Vasfiye Değirmenci
Ankara, Yenişehir Sıhhat Yurdu.
Saat:11
(1) Adana barajı, (Araplarbucağı) köyünün bulunduğu yere yapılacaktır; doğuşta buna işaret olunmaktadır.
(2) (Yaşlılarla, emekliyen çocuklar arasında birçok genç mehmetçiklerin var) denilmek isteniyor.
(3) Bir halk rivâyetine göre, bugünkü, kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı bayrağımız için şöyle bir doğuş efsânesi vardır: Beyaz bir zeminden ibâret olan eski bayrağımızı taşıyan bir bayrakdar, bir savaşta göğsünden yaralanıyor; fakat bayrağı bırakmıyor, ortasından avuçlıyarak göğsüne, yarasının üstüne bastırıyor, öylece ölüyor. Muhârebe bittikten sonra, arkadaşları, kendisini buldukları zaman, bayrağın kenarlarının, kandan kırmızılaştığını, ortasının ise, ay-yıldızı andıracak şekilde beyaz kaldığını görmüşler; bayrağımız da o günden îtibâren kırmızı zemin üzerine beyaz ay-yıldız olarak kabûl edilmiştir. 9.1.1953