Yine aşıyoruz, nice yokuşu,
Gidip, geçiyoruz, kanatlı kuşu;
“Varlığ”ı bilince, bu deli gönül,
Bildi, idrâk etti, doluyu, boşu,
Her varlık onundur, gerisi boştur,
Bilip silkelenmek, oldu kula zor;
Nereye gitmiştir, benim! diyenler?
Haber veremiyor, hiç ehli kubûr.
Nice emelleri, etmiştir siper…
Haşrolduğu hâller, gitmiş beraber;
(Yer) denen toprağa, bir nazar etsek;
Nice ayıpları, kendiyle örter.
Yüzbin çeşit mâden, veriyor kula,
Kimi zehir, kimi, penzehir ola;
Ayaklar altında, yine duruyor;
Bundan dahi şefkat, acep ne ola?
İnsanlara eder, türlü devâyı,
Hem de dahi tekrar, birçok şifâyı
Gözleri görmiyen, boşuboşuna,
Semâya bakıp da, eder duâyı.
Her yanı sarmışken, ilim, mehâret,
Seyreyleyip almaz, ahmaklar ibret;
Kendisinde “Gizli Hazîne” iken,
Sağa, sola eder, bilmeden minnet.
Dağlar ile taşlar, doluyken mâden,
İstifâde etmez, gezdirir beden;
Vatan köşeleri, hazîne dolu,
Acep görülmüyor, Yârabbî, neden?
Veren, hem “Ganî”dir, hem dahi “Sahî”
Her ne kadar verse, tükenmez, “Bâkî”;
Cehil geriye kor, ilim ileri;
Çalışmayıp yatan, etmez terakkî.
İleri bakmıyan, her dâim muhtaç,
Bâzı karnı doyar, bâzı kalır aç;
İlimler güneşi, bize de doğsa,
Düşman ile dosta kalmaz ihtiyaç.
(Emre)! sen sabreyle, yakın, zamânı,
Yaklaşıp geliyor, hiç sıkma canı;
Her şeye “Kaadir”dir, hem dahi “Muhît”;
Sen de ondan dile, böyle erkânı.
Eğer kim sevmese, yurdu vatanı,
Kalbine koymuştur, vahşi hayvanı;
Siper etmek (1) için, dökmüş akıtmış,
Sayısı bellisiz şehitler, kanı:
Altı köşesine, sanki akan su…
Can fedâ eyleyip, kurmuşlar pusu;
İçinde duranda, eğer olmasa,
– Kara taşa benzer – millet kaygusu.
Zapteden : Selim Akgül
Saat:8.50
(1) Siper etmek = muhâfaza etmek, korumak.
Not: İskenderun – Antakya arasında otomobilde doğmuştur. 22.8.1953