Sene, ay ile gün, sâde bir ândır,
Önü ile sonu, durmaz, devrandır;
Esrârını bilen, kendinden geçer,
Sarhoş değildir de, ona hayrandır.
Kendinden kendine, ediyor seyrân,
Cümlesiyle birdir: öyle Bahçıvan;
Gül ile bülbülü, âşık etmiştir,
Seyrangâh edilen: (Makaam-ı İnsan).
Öyle bir aynadır: bakan, çekilir,
Tekrârı hiç olmaz, bilenler bilir;
Gören kimdir acep, görünen kimdir?
Tohumu nurdandır; nerde ekilir?
Göstermek istiyen, derhâl lâl olur,
Târîf edilmedik, ona hâl olur;
İçinde kalanlar, ebedî yaşar,
Başka görünüşler, hep hayâl olur.
Lezzet mektebinin, maârifi yok,
Hocası, mektebi, hiç târîfi yok;
Varlıkla varılmaz, böyle bir menzil:
Çömezi, hocası, bir ârifi yok.
Tefekkür edene, takıyor kanca,
Ne eylesin ona, okutan hoca…
(Vâdî-i Cünûn)dan, yürüyüp geçen,
O meyvadan yiyor, dâim, doyunca.
Zerre ile küllü, etmiş ihâta:
Evlât kendisidir, hem dahî ata;
(Emre)ye lâzımdır: varlıklarını,
Kaşının teline, kendini sata.
Zapteden : Selim Akgül
Saat: 19.30
Not : Bu doğuş, Tarsus’tan gelirken, otomobilde doğmuştur.
31.3.1954