Gönlümün içinde, yatanım sensin,
Kucaklayıp beni, tutanım sensin;
Aklımda kalmadı, bu iki dünyâ,
Ebedî durduğum vatanım sensin.

Görüp ağladığım gözyaşım, sensin
Gezdirip de duran, bu başım sensin;
Bahçe ile bağı, göremez-oldum,
Sen bir mir’ât-oldun, yoldaşım sensin.

Bakınca, içinden görenim, sensin,
Sana alıp, geri verenim sensin;
Sen beni eyledin, eşiğinde kul,
Yüzlerimi yere sürenim, sensin.

Kalbimin burnuna kokanım sensin,
Benim damarımda akanım sensin;
Ben sanki olmuşum, Halîl-İbrâhim,
Acı değil, gelip, yakanım sensin.

Aklımdan, fikrimden bilenim, sensin,
Karşıma geçip de, gülenim sensin;
Yanarak bu gönlüm, oldu bir vîrân,
Tâmîr-etmek için, gelenim sensin.

Gama bürünürsem, edersin edâ,
Bâzı kul olursun, bâzı da Hudâ;
Gözlerim arayıp, göremez ise,
Ben, olurum bir taş, çıkmaz bir sadâ.

Ayrılıp da benden, eyleme mahrûm,
Aşkına tutuldum, oldum bir mazlum>
Birçok yıldır bakıp, çekerim emek,
Elim bağlı, boynum bükük, dururum.

Gözüne dayandı, yürüdüğüm yol,
Sen al, kabûl-eyle, ben olayım kul;
Nice bin isimler, söylenip durur,
Ebedî yaşayan, olmuştur makbûl.

İsterim, olayım, onlar ile bir,
Yalvarır dururum, istemem cebir;
Bütün kuvvet, kudret, bildi ki sensin,
(Emre) nasıl-etsin, neylesin tedbir…

Bir zerre yaklaşmaz, söylenen ilim,
Anlatamaz-olmuş, kalemle kelim; (1)
Boynuna kefeni takarak geldi,
Cümle varlığını, eyledi teslîm.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Mersin, Saat:11.50


(1) Kelim = Kelimeler; yânî söz. 22.2.1961