Âşıkların gönlü, tamam Beytullah;
İçinde oturur, Hazreti Allah;
Bilmiyenler taşlar, onlar hoş görür,
Dertli olan, bilmez, eylemez günah.

Onların kalbleri, aşk-ile dolu,
Bir şeyi sever mi, Mevlânın kulu…
Ehli-gaflet yürür, körü körüne,
Rahmâna dayanır, mazlûmun yolu.

Sâhipleri sahî, gaayetle büyük,
İçleri deryâdır, boynu da bükük;
Arşı âlâ olmuş, seyrettikleri,
Akılları, etmez, o benliği, yük.

(Cemâl)e yanıp da, olmuşlar bir nûr,
Pervâneler gibi, yanarak durur;
Altı taraf, olsa, ışık-eden mum,
Nasıl seyrân-eder, gözünden mâzur?

Nefesleri, Haktan, mis gibi kokar,
Gözlerinin nûru, âlemi yakar;
Yüzleri olmuştur, Hakkın aynası,
Nefse mağlûb-olan, bakmaya korkar.

Dilleri söylemez, dediyle kodu,
Sevip zikrederler, Güzel Mâbûdu
Ebûcehil gibi, etmezler isyan
İkrâr eylemişler nebî Mahmûdu.

(Emre), alır, verir, bakarak ilham,
Aşk-ı İlâhîyi, eyledi tamam;
Kendikendisinden, yoktur haberi,
Derviş incinirse, yağıyor bir gam.

Mazlûmu inciten, olur mu iflâh…
Öyle vâdetmiştir, Hazreti İlâh;
Onları hor görüp, hem dahî kırmak,
Vebâller içinde, en büyük günah.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Namrun, Saat:22.00


6.9.1962