Geçmez dimâğda tadımız,
Dâim söylenir adımız:
Acı devirler geçirmiş,
Cümle bizim ecdâdımız.

Sürmüşler taş ile dağa,
Çok dolaşmışlar parmağa;
Târîf-edince Mevlâyı,
Çakmamışlar mı çarmağa? (1)

Ne eylemişler Yahyâ’ya?
O bürünmüştü hayâya;
Yedi kerre kurbân-etti
Tatlı canını Mevlâya.

Bu gam, benziyor denize,
Onlardan mîrastır bize;
Kurbân-etti Nesîmî’yi
Derisini yüze yüze.

O yola düşürdü bizi,
Kan ile boyanmış izi;
Hâlini burda bıraktı,
Konya’da Şems-i Tebrîzî.

Târîf-edersek, çok uzun,
Fedâ oldu nice boyun…
Seve seve kabûl-ettik,
Anladık, Mevlâdan oyun.

Olmaz âşık îtirâzı,
Bütün olanlara râzı;
Lezzetini anlayınca,
(Emre) aldı bu murâzı.

Onun için dönmez geri,
Seyredince o Dilberi;
Karışmıştır canı cana,
Anlamıyan görür deri.

Zapteden: Müncibe Görgün ve Fehmi Görgün.
Saat:20.35


(1) Çarmak = Çarmıh. 16.9.1962