Sen iyi bak denize,
Durmaz, “gel!” diyor bize;
Biz görüp işitince,
Yıkandık yüze yüze.

Âşık olan, yıkana,
Yüzüyor kana kana;
Bu, görülmedik ilim…
Akıl yeter mi ona…

Yanıyoruz biz yine,
Yanmış idik çok sene;
Geldi, beni yakıyor,
Gönlümde döne döne.

Dışa vurdu hararet,
Bilmiyen, eder hayret;
Ben bu halden memnunum,
Bu söz, değil şikâyet,

Yanarım, gelir neş’e,
Bu can, ateşe düşe,
Yanıp kebap olayım,
Çiğ yerlerim hep pişe

Pişeyim, olmayım ham,
Çiğlere gelmez ilham;
Sultanlara lâyıktır,
Muhammedin, bu makam,

Bu, Allahın binası,
Can gerek dayanası…
Kim yanar, İsâ olur,
Beden, “Meryem Ana” sı.

İsâ’ya hazır çarmak, (1)
Mümkün mü can kurtarmak…
Bu yol çarmaktan geçer,
O yoldan olur, varmak.

Öyle eyledi Mansur,
O, dâra tuttu huzur,
Canını teslim etti,
Kalmadı onda kusur.

Verdi, dedi “enelhak”,
Söz, nerden çıkıyor, bak…
Bu sözü diyen, Nâsır,
Söyler mi böyle toprak…

Verip Dosta ulaştı,
Dostun iline aştı;
Seyreyleyin Mansûr’u,
(Emre) den gözü açtı.


(1) Halk ağzında “çarmıh”. 26.10.1943