Bu, bir ağılı yemiştir,
Hak, âşıkına vermiştir,
Âşıka, yesin! demiştir,
Yiyemezsin demedim mi?

İşte bu, doğru demektir,
Kana boyanmış gömlektir;
Marifet, bunu giymektir,
Giyemezsin demedim mi?

Bu, bir dikenlenmiş yoldur,
Yürüyenler, nadir kuldur;
Tenezzül et, ehline sor,
Soramazsın demedim mi?

Sen dikkat et, uy sözüne,
Doğru ol, görün gözüne,
İbretle bak Hak yüzüne,
Bakamazsın demedim mi?

Bu yola çok sabır gerek,
Sabır eyle, emekler çek,
Beraber köprüden geçek…
Geçemezsin demedim mi?

Gönülden çıkar dikeni,
Yanına koyma ekeni,
Hak sever zahmet çekeni,
Çekemezsin demedim mi?

Bu bir tılısımlı yolmuş,
Nice nice “âdem” dolmuş,
Bir yüzük var, âşık bulmuş,
Bulamazsın demedim mi?

Âşık ol sen, gez bu “Arş”ı:
Görünür o Şah’ın başı;
Aranılan yüzük: kaşı…
Bulamazsın demedim mi?

Bu hâl ateştir, yakıyor,
Çoğu dayanmaz, kalkıyor,
Âşıkın kanı akıyor,
Dayanmazsın demedim mi?

Sen uykuda uyuyorsun,
Sözü devre (1) duyuyorsun,
Gûya söze uyuyorsun,
Uyamazsın demedim mi?

Sana nefsin etmiş nüzûl,
Bile bile ettin kabul,
Edemezsin sen tenezzül;
Gayetle zor demedim mi?

Sana çok ettim nasihat,
Aklın bulsun diye sıhhat;
Biraz çekmelidir zahmet,
Çekemezsin demedim mi?

Doğru sözü duydun devre,(2)
Sen düşersin göre göre,
Allah sana sabır vere…
Edemezsin demedim mi?

Bu huy sana eder neler…
Nedamet tozuna beler;
Bu huya etsen tövbeler,
Nur olursun demedim mi?

(Emre), sen var, yürüyerek,
Bu yollarda çektin emek;
Tekrar tekrar sen çekerek,
Geri kalma demedim mi?


(1) Devre = yanlış, ters.
(2) Devre = yanlış, ters. 29.10.1943