Bizi yaktın sen Allah!
Geceler, oldu sabah,
Bir gönül aşka düşse
Oradadır Beytullah.
Kara donlu Beytullah,
Bekçisi durur (1) o şah.
O donu kim giyerse,
O, nasıl bulur felâh…
Orda “hacerül’esvet”,
Hacıya olur kısmet;
Himmet et, bize göster,
Âşıklar ona hasret.
Görenler düşer derde,
Kapamış yeşil perde:
Âşıkların gözüdür,
Seyreyle, deme nerde?
Cebrail’in o makam,
Cânâna olur ilham;
O herkese görünmez,
Çünkü bozulur nizam.
Âşikârdır ehline,
Bakıyor döne döne;
Oradan gelen ateş,
Bilmem ki nasıl söne…
Yanıyor hiç durmadan,
Hiç söylenmez sormadan;
O Dilber hançerini
Alıp göğse vurmadan.
Vur, orda olsun yara,
Yaranı göster Yâr’a;
Bir gemi sağlam olsa
Varamaz o diyara.
Hızır’a yalvar delsin,
Fakat razı değilsin…
Gemi sağlam olursa,
Bu ile (2) nasıl gelsin…
Hançeri vur oğlana,
Oğlan belensin kana;
Oğlan sağlam olursa,
O bırakmaz Cânâna
Sen onu eyle katil,
Öldür de Hızır’ı bil;
Sen duvarı yıkmazsan
Geçmek olur mu kabil…
Yıkıp, sonra geçmeli,
Dost iline göçmeli;
Sarhoş olmak istersen
Dost elinden içmeli.
İçenler, olur mahmur,
Fakat içmek gayet zor.
(Emre), âşikâr etme,
Seni görürler hep hor.
(1) Bekçisi durur = bekçisidir.
(2) İl = Memleket. 17.4.1944