Vahdet bir deryâdır, yoktur bucağı,
İhâta eylemiş ovayı, bağı,
Halletmesi müşkil, taksim edilmez,
Gözü rasgelenin, yanar ocağı.
Bâzıları der ki: Hâcer-ül-esved,
Tükenip yok olmaz, böyle bir servet..
Her gelen nebîler, ümmetlerini
(Makaam-ı Kebîr)e eyledi davet.
İhyâ eylemişler sözü duyanı,
Aklı terkedip de bilip uyanı;
Öyle bir ziyâdır eylemiş ışık,
Nice felekleri hem de her yanı.
Mü’minin kalbidir onun mekânı,
Söylemiş, bozulmaz; böyle erkânı;
Âşk ile gidilir, başka yol yoktur,
Gayri bir hâl ile yoktur imkânı.
Aman Habîbullah, sen eyle medet,
Kapına geleni sen etmezsin red;
(Elhamdü lillâh Rabbil’âlemîn):
Yetmişiki millet olmuşlar ümmet.
Dinleri ayrıysa yolları birdir,
Çünkü yaradanın kulları birdir,
Buraya gelenin kesreti kalmaz,
Seni zikredenin hâlleri birdir.
Sana yalvaranın lisânı birdir,
Şefkat edenlerin ihsânı birdir;
Çeşitli mahlûklar yaratılmıştır,
Felek dünyâsının insanı birdir.
Sen söylemedin mi: (Ahsen-i Takvîm)?
Onun ile birdir mânevî ilim;
Ağzından söyliyen, (İsmâil Emre)!
Her daim Tanrıdır, sen deme: Dilim!
Zapteden: Suzan Köymen, Naciye Özhatay
sa: 09:20
07.09.1967