(Küllü hâlin yezûl) demiştir Ahmed,
Duyup hazmedenler, olmuştur ümmet;
Vicdanı uyanan, almıştır himmet;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Bütün hâdiseler, durmadan geçer,
Bu âleme gelen, konar da göçer;
Ecel şerbetini mutlaka içer;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Toprağa gömülüp çürür bu beden
O vakıt, görünmez ne sen, ne de ben;
Bu hâl anlaşılmaz, ölüp görmeden;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Sensin hükmeyliyen, diyen dudağa,
Yârab! Haşreyleme bahçeye, bağa,
Nûrunu saçmıyan taş ile dağa;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Senden ayrılmıyor câniyle uğru,
Sana, âşık-olur mutlaka doğru;
Cümlesinin yönü, Zâtına doğru;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Sana kavuşanlar, oluyor melek,
Kendi nefsi için etmiyor dilek;
Emriyle dönüyor bu Çarkıfelek;
Muhît değil midir bu söz, dünyâyı?
Vicdâniyle dönen, oluyor hayrân,
Onun-için yandı Mûsâ-yı İmrân;
Her hâli kayd-eder bu devrü zamân:
Muhit değil midir bu söz, dünyâyı?
Ne hâller çekmiştir Hazreti Yahyâ..
Bağlanıp kalmadı zalim dünyâya;
Bu hâl, nasîb-oldu Mesîh İsâ’ya;
Muhit değil midir bu söz, dünyâyı?
(Emre)! neler çekti Hazreti Resûl..
(Takdir)e bağlanır yaradılan kul;
Dilinden söyliyen, eylesin makbûl;
Muhit değil midir bu söz, dünyâyı?
Zapteden: N.Özhatay, Ayşe ve Emine Emre
Namrun sa: 10:00
11.08.1966