Ey Cânânım, bizi eyledin delîl,
İşaret ederiz, görmüyor alîl;
Tanrılık davası edemez bir kul,
Hükümler istiyor bizden câhil.
Ne kadar çalışsan kanun bulunmaz,
Her nefsin yaptığı oyun bulunmaz;
Secde-i Rahmandır, gönülden olur,
Akla tabi’ olan boyun bulunmaz.
Dünyânın zevkine meyyâl değiliz,
Sâde bir aşıkız, hayal değiliz;
Bu âlemin zevki, sadece bir yük,
Akılda gezdiren hammal değiliz.
Eridik de, aktık bizler, Deniz’e,
Nefis hükmedemez, çok şükür, bize;
İstilâ ederse, oluruz ayna,
Yüzümüz görünür, açılan göze.
Zelîl görünüyor bizim dışımız,
Tevâzûyla dolu, şükür başımız;
Asılan Mânsûr’a olduk bir misâl,
Kanlar ile yenir dâim aşımız.
Zillete büründük, ettik iftihar,
Dünyanın ehlini, halimiz yakar;
Ta’n-eylemişlerdir öteden beri;
Güneşe, âmâlar uzaktan bakar.
O Zât-ı Bârî’dir eyliyen edâ,
Et ile deriyiz; söyliyen: Hudâ;
Gözlerden görüyor, dillerden söyler,
Sâhib-olduğumuz, sâde bir sadâ.
Bilenler biliyor, eyledi bir sâf:
Gözümüz (Anka)dır, vücudumuz: (Kaaf),
Nâdan parçalarsa fakîr (Emre)yi,
Canı Tanrı ile, hiç eylemez havf.
Zapteden: Ayşe Emre, Fatma Hilâl
sa: 17:00
05.08.1966