Dünyâya geldik ya, sâhip değiliz,
Ehli gaflet gibi garip değiliz,
Yuvamız hazırdır, burdan gidince,
Yaslandık biz sana, tâlip değiliz.
İki cihan, bize, yol gibi oldu,
Verdin canlı libas, çul gibi oldu;
Nefs-i emmâredir aklımız bizim,
Sultân eylemedik, kul gibi oldu.
Şükür emrimize eder itâat,
Başımıza kopmaz onlardan afât;
Gösterdin yüzünü, eyledin hayran,
Onun için, oldu o “mel’ûne”, tard.
Yolunu öğrendik, olamaz delîl,
Açtık gözümüzü, olamaz alîl;
Arş-ı Rahman- imiş bizim gönlümüz,
İçinde duruyor dâima (Celîl).
İki gözümüzden bakan, Kendisi;
Damarlarımızdan akan, Kendisi;
Aldatamaz oldu dünya çiçeği,
Daim burnumuza kokan, Kendisi.
Ne bir dikenli, gül, ne de bir reyhan,
Ne bu iki dünyâ, huriyle gılmân..
Her şeyleri Muhît, her şeye Hâkim,
(Emre)yi doldurdu o Rahîm, Rahmân.
Açınca ağzını, nutk-eden O’dur,
Gözünden, gönlünden ediyor zuhûr;
(Mûtû kable en te..) etti tecellî,
Bir daha olur mu hiç ehli kubûr.
Zapteden: Müncibe Görgün.
Namrun, Saat:09.15
15.07.1965