Durmaz âh ederim, bilmem ne oldum…
Çâre bulunmadık derde tutuldum;
Gezdirdiğim beden, yük olmuş idi,
Ateşlere düştü, yandı, kurtuldum.

Çıktı iki cihan, iki gözümden,
Yâr, karşıma geldi, bakar özümden?
Anlatsam, anlamaz, derdi olmayan,
Kimse bilmez oldu, çıkan sözümden.

Târîf edilir mi, ağrıyla acı…
Bu dilden bilir mi, hocayla hacı…
Ateşten yapılmış, yutulması zor,
Ele alınır mı, aşkın ilâcı.

Fakılara sorsam, yazarlar muska,
Böyle dalavere, lâyık mı aşka?
Yoklukla gidilir, dönüşü yoktur,
Armağan vermeli, bu canı Hakka.

Bilmeyenin, geçmez, orda duâsı,
Kabûl olunurmuş, âşık rüyâsı;
(Tefekkür) derler ya, zevk ile değil,
Açılan gözlerin, olmaz hülyâsı.

Onlar seyir eder, hep âşikâre,
Arkayı dönmüşler, dünyâ, efkâra;
Tükenmiş, kalmamış hüzünle elem,
Şevk ile bakarlar, o Güzel Yâr’a.

(Emre) ayrılamaz, gördü, yokoldu,
Canı unutalı” nice çok oldu…
Bütün kesretleri, bilmez dimâğı,
Bir dahî acıkmaz, dâim tok oldu.



Zapteden: Neş’e Emre
28.4.956 Saat: 9.25 – 9.45