Geçen sayıdaki sohbetin devamı:

Sual – Şu halde Hıristiyanlık bir kusur değil?

Emre – Hayır. Kur’ân’da: (Her zerreden bana yol vardır!) diyor.

Muhammedîlik hâli; şefkat hâli demektir… Allah’tan ayrı olan hiçbir varlık yoktur; binaenaleyh Hıristiyanlık kusur olmadığı gibi, hiçbir şeyde de kusur yoktur… Neyi Allah’tan ayrı görebiliriz ki? Bu gözümüz ve şu görüşümüz, bizim midir? Gözümüze kumanda edebiliyor muyuz ki görgümüz bize âid olsun? Gözün ve görgün sana ait ve senin elinde ise; şu sobayı tahta olarak gör bakalım! Göremeyiz. O halde bu göz ve görgü bize değil, Allah’a aittir. Demek ki hiçbir varlık Allah’tan ayrı değildir, hattâ köpekler bile. Değil ki Hıristiyanlık. Fakat insanlar arasında biliş, anlayış farkı vardır.

S. – Mâdem ki bütün dinlerde matlup olan şey, Allah’a teveccühtür, o halde bütün dinleri toplayıp birleştiren bir din olabilir?

Emre – Olacak! Allah’ın emriyle oluyor da… Avrupa’da Fizik, Kimya okumuş bir insanın Müslüman olmasıyla burada sadece (Lâ ilâhe il-l-allah) diyen bir adamın müslümanlığı arasında çok fark vardır. Bilgi yolu çok iyidir.

S. –  Allah’a doğru gitme yolunda birtakım merasimler var; Allah bizden bu merasimleri bekler mi?

Emre – Hayır, ihtiyacı yoktur. Bu eğilip kalkmanın faydası bizim için… İki türlü faydası var; eğilip kalkma faydası vücuda, sûreleri okuyup anlama faydası da akla.

S. – Bunu şuursuz yapmanın faydası var mı?

Emre – Hüsn-ü niyyetle yapılırsa, yine de faydası vardır.

S. – Tasavvuf kitapları, Allah’a namaz kılmadan da kavuşanlar bulunduğunu yazıyor. Bazı kimseler: (Ben namazı sizin için kılıyorum; bana namazın lüzumu yoktur. Ben namaz kılmasam, siz de kılmazdınız; hâlbuki size namaz lâzımdır.) diyenler de var. Demek ki Allah’a gitmek için namaz şart değil, gibi görünüyor.

Emre – Namaz, Hz. Muhammed’in ilmî, hâlî ve aklî olarak bize: (Yapın!) dediği bir şeydir. Kur’ân’da (Namaz insanları fuhşiyyâttan men’eder amma, zikrullah ondan da büyüktür!) deniliyor.