Ayrı görünüyor, seyret, bir kafes,
Alıp da verilen: sâde bir nefes;
İnsanı hayvandan, farkettiren hâl:
Bilgilerden çıkan, elemli bir ses.
Bu mükevvenâtın başıdır (insan);
Hâlini bildirir, her çıkan lisan;
Kimisinden (celâl), tecellî eder,
Kimisinden (lûtuf), edilir ihsan.
Ağacı büyüten, dalı değil mi?
İçini gösteren, hâli değil mi?
Bu dünya, giderken; bir zerre vermez,
(Kalb-i selîm) denen, malı değil mi?
Güvendiğin rengin, birgün solacak,
Kudretin, kuvvetin, toprak olacak;
Su, yel, hava, ateş, bir avuç toprak,
Hepisi hakkını, geri alacak.
Uyan gözüm, uyan, ibretle seyret,
Kalbini temizle, yüzün açık git;
(Sahîyi severim), demiş Çağıran,
Seni aldatmasın, zehirli ziynet.
Ömrün bin yıl olsa, bir ân değil mi?
Sonucu, giderken üryan değil mi?
Hangisi incinmez, diken batarsa?
Acıyı anlıyan, bir can değil mi?
Anladıysan (Emre)! incitme gönül,
Sakın mağrûr olma, eyle tenezzül;
(Celâl) gözü ile, sana bakana,
(Cemâl)e bürün de, tebessüm et, gül.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat: 7.50
13.9.1953