Tâ ezelden söylenir, vardır misal:

Açılsa gönül gülü,
Gözlerin inci, mercan…

Tâ ezelden söylenir, vardır misal:
Yanmayınca kimseler etmez visal,
Aşkın ile yanana olmaz zeval,
Razıyım ben, sen pişirir, eyle büryan.

Âşık yanar bu ateşe, olur nur;
Kim ki düşer ateşine, o, yunur; (1)
Âşıkların varlığından soyunur,
Razıyım ben, soy beni eyle üryan.

Seni gördüm can göziyle, inandım,
Seyredince cemaline, ben yandım;
Sen içirdin aşk şarabı, ben kandım,
Lâzım değil sarhoş olana burhan…

Cemalinde “yedi âyet” okudum,
Bilmek için canı ateşe kodum,
Giymek için ateşten don dokudum;
Sözlerimden ayrı değildir Kur’an.

İbrahimle nâra girdim yanmaya,
İsmaille dahi boğazlanmaya,
Oldum bıçağın vurulduğu kaya,
Sen bu canı kabul et, edem kurban.

Zehir versen seve seve içerim,
Kebap oldu dışarım, hem içerim;
Senin için her vârımdan geçerim,
Feda olsun bir görüşe cümle can.

Eyyub gibi yedirirsen (2) kurtlara,
Karun gibi boğdursan yakutlara,
Yahut Mânsur gibi düşürsen dâra,
Âşıkın istediği odur, derman.

(Emre), eğer âşık isen durma, yan!..
Kervan gider, burda kalırsın yayan..
Sözlerini Haktan al, Hakka söyle,
Aşka kul ol, elinde olsun ferman.

30.9.942


(1) Yunmak = yıkanmak.
(2) “Yedirsen de…” mânasına.