Sohbetler

Eylül 25, 2019

08 Mayıs 1955 | Sayı: 123

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Emre – Bu hâl herkeste tecellî edebilir. S. – Nasıl gidilir bu yola? Emre – Tefekkürle. (Bir saatlik tefekkür, 70 yıllık ibâdetten daha hayırlıdır!) dememiş mi Peygamberimiz. S. – Birşey bilmeden ne tefekkür edeyim? Emre – Çok doğru; fakat her türlü tefekkür insanı kötülükten men’eder. Meselâ, […]
Eylül 25, 2019

30 Mayıs 1955 | Sayı: 124

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Bazı insanlar, aile efradını bile düşünmez; çoluğu çocuğu evde açken, kendisi çarşıda kebap yer, sefâhata dalar; çocukları evde sersefîldirler. Bu gibi adamlar ölüdürler: İnsan ne kadar şefkatli ise o kadar diridir. Peygamberlerin ve bütün büyük adamların şefkatleri büyüktür; sevgileri şahsî değil, umûmîdir. Dünyayı yâni kendinden başka […]
Eylül 25, 2019

13 Haziran 1955 | Sayı: 125

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Emre – Tabiatta her şey mevcuttur. Küre radyoya hâmile idi. Nerden doğdu? Hangi beldedeki insanlar (İlim dişisi) ise onlardan doğdu. Bunu doğuran adam “Ben buldum!” diyor. Olmasaydı nasıl bulurdu? Demek, radyo tabiatta varmış ki bulmuş. Bulan, bir vasıtadır. Radyo, kendi kendine çıkmaz. Onu, o adamın ilmi […]
Eylül 25, 2019

14 Temmuz 1955 | Sayı: 126

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Sual – Şu halde Hıristiyanlık bir kusur değil? Emre – Hayır. Kur’ân’da: (Her zerreden bana yol vardır!) diyor. Muhammedîlik hâli; şefkat hâli demektir… Allah’tan ayrı olan hiçbir varlık yoktur; binaenaleyh Hıristiyanlık kusur olmadığı gibi, hiçbir şeyde de kusur yoktur… Neyi Allah’tan ayrı görebiliriz ki? Bu gözümüz […]
Eylül 25, 2019

18 Temmuz 1955 | Sayı: 127

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Fakat zikir, tespihi ele alıp Allah! demek değildir; asıl zikir, bu hâli, bu âlemi anlamak için konuşmaktır. Kur’ân’da en üstün tutulan namaz, (Orta namaz)dır. Orta namaz, insanın kendisini kaybetmesidir. O âlemde, (Lâ mevcude illâ Hû!) dur. Yâni o âlemde Allah’tan başka kimse yoktur. Fakat o âleme […]
Eylül 25, 2019

03 Ağustos 1955 | Sayı: 128

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: S. – Herkes Allah’a rücû’etmez dediniz; Allah’a rücû’etmeyenler başka bir yere gitmiyorlar ki… Yine ilâhi çerçevenin içinde kalıyorlar. Emre – Sizinle konuşurken, niçin ayağınıza bakmıyorum? Hâlbuki ayağınız da vücut çerçevesi içinde? Ayakla göz bir değildir. S. – Öyleyse, Allah, kulları arasında bir tefrîk gözetmiş oluyor. Emre […]
Eylül 25, 2019

15 Ağustos 1955 | Sayı: 129

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Birgün Hz. Muhammed: (Herkesin bir şeytânı var!) diyor. (Senin de var mı?) diye soruyorlar; (Evet var; fakat ben onu Müslüman ettim, emrime aldım; hep arkamdan gelir; bana yol göstermez!) diyor. Derler ki dört kişi ana karnında konuşmuştur: Şeddâd, Fir’avn, Hz. Îsâ, Hz. Muhammed. Fakat ilk ikisi, […]
Eylül 25, 2019

29 Ağustos 1955 | Sayı: 130

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Rûh çağıranlar, benim rûhumu çağırsınlar bakalım… Bende rûh yok ki çağırsınlar. Yunus Emre’yi çağırırlar… Çünkü kendilerinde Yunus Emre de var; fakat ben kimsede yokum. S.- Bizde varsınız. Emre – Siz varsanız, sizde de yoğum. Siz yok olun ki, ben var olayım. Biz bizi sevene gideriz. Onlar […]
Eylül 25, 2019

12 Eylül 1955 | Sayı: 131

Geçen sayının devamı: Tefekkür olmadan (Tevhîd) olmaz. En büyük deryâ tefekkürdür. Sade tevhîd değil, dünya ilimleri de tefekkürden doğar. İç varlığın da, dış varlığın da sahibi ve hazinesi tefekkürdür. Bütün ilimlerin mâdeni, hazinesi tefekkürün kazmasiyle meydana çıkar. Çünkü bir insan, herhangi bir ilmi tefekkür kazmasıyla kazarsa, o ilmin toprağından aşk […]
Eylül 25, 2019

26 Eylül 1955 | Sayı: 132

Geçen konuşmanın devamı: S. – Münkir, Nekîr nedir? Emre – Münkir ne demek? S. – İnkâr eden demek. Emre – Bak mânâsı neymiş! Size bir hikâye anlatayım. Kürdün birine, bir mezarlıkta ölü bekletiyorlar. Kürt yeni gömülen ölünün yanındaki bir mezara uzanıyor, ölüyü bekliyor. Kürdün arkadaşları bir evde toplanmışlar; onu korkutmak […]
Eylül 25, 2019

10 Ekim 1955 | Sayı: 133

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: – “Canım, o, Müslümanların babasıdır; ben kendisiyle konuşacağım. Kendisine haber ver; kov derse kov,” diyor. Şeyh-ül-islâm gürültüyü işitiyor. Bakıyor ki eskicidir, fırsat bu fırsat; gelsin de şunu bir haşlayım, diye düşünüyor ve kapıcıya, o adamı içeri alması için emir veriyor. Eskiciyi huzûra alıyorlar. Şeyh-ül-islâm koltuğuna oturuyor: […]
Eylül 25, 2019

24 Ekim 1955 | Sayı: 134

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Dünyadaki mel’anetin önüne, ancak bu hâl geçebilir. Herkes hâlimizi konuşuyor. Bu canlanma insanları tevhîd edecek, seviştirecek. Komünistlik denilen deccâl, hâliyle kaybolacak. İnsanlar uzun müddet birbirlerini sevecekler. Evvelden, (Bir devir gelecek ki Deccâl, Benî Asfâr tarafından çıkacak; sonra Mehdî gelecek, onu sürecek!) derlerdi. Deccâl hâli, işte bu […]
Eylül 25, 2019

07 Kasım 1955 | Sayı: 135

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Emre – Allah tembeli sevmez. Çalış, kazan; fakat kalbine koyma; yerinde kalsın. Varsa da, yoksa da, olduğu gibi kabul etmek lâzım. Ahmed ağa istiyor ki hep bıraksın; olmaz. Bak ben nasıl iş tutarım. El açmak fena! Açtırır da bu dünya, ocağı yansın… İçinde yaşıyoruz çünkü. Eskiden […]
Eylül 25, 2019

21 Kasım 1955 | Sayı: 136

Emre – İlâhi kanunda da, terakkiye doğru gitmek isteyenler, “Hakîkat”i kendinden doğandan öğrenmelidir. Bu çocuklar bizden doğmuşlardır ama bizden zekidirler. Bizim bildiklerimizi bizden öğrenirler; kendilerinden de hâliyle, tabiatiyle bir bilgi doğar. Peygamberler, kendilerinden sonraki peygamberden şefkat umarlar. Fakat bu hâl, kesret hâlidir… Çünkü evvelki, sonraki diye birşey yoktur; ikisi de […]
Eylül 25, 2019

05 Aralık 1955 | Sayı: 137

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Biz Hz. Muhammed’i, bir cisimden, bir vücuttan ibâret görür de, filân yerde gömülü diye bilirsek, o orada kalır; biz de mürebbîsiz kalırız. Bunun içindir ki Niyazî-i Mısrî: Her kabirden bin Muhammed, her birisi yüzbiner Boş olup, gitti önünce; zâlike yevmünnûşur! diyor. Gelelim yine evlât meselesine: Hepimiz […]
Eylül 25, 2019

19 Aralık 1955 | Sayı: 138

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Ama sonra bir devre gelir ki insan aslını bulur ve onda aşk yoluyla kaybolur, o zaman, o kimselerin irâdeleri Allah’a geçer; onların irâdeleri kalmaz. Böyle kimseler fenalık yapamazlar, çünkü irâdeleri Allah’tadır, Allah ise hiçbir zaman fenalık yapmaz. Bazı insanlar da nefislerinde, yâni Şeytânda fânî olurlar; irâdelerini, […]
Eylül 25, 2019

01 Ocak 1956 | Sayı: 139

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: İnsana birkaç isim veriyorlar: Beşer, Âdem. Kim beşer, kim insan, kim âdem? Gaflet uykusunda uyuyan insan, beşerdir. Beşer’in son hecesi, “şer”: Yâni beşer, nefsine mahkûm olan insandır. Beşer, Allah’ı anlamadan “İnsan” olamaz. “İnsan”da meseleyi hâllederse “âdem” olur. Bizim ruhlarımız “Âdem”e secde etmediler mi? Eğer Âdem olursak, […]
Eylül 25, 2019

15 Ocak 1956 | Sayı: 140

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Allah ona, bu ateş arzusuna bürünerek göründü; fakat Mûsâ ona bile tahammül edemedi. Dağa bakıyor; dağdan bir ışık zuhûr ediyor. Evet birçoklarına da “Cebel-i Tûr”dan, yâni “dönen dağ”dan ışık görünüyor amma, farkına varabilmek gerek. Dönen dağ var mı dünyada? S. – Biz dönüp duruyoruz. Emre – […]
Eylül 25, 2019

01 Şubat 1956 | Sayı: 141

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: S. – Fuzûlî’yi, Mecnûn’u bırakalım da biz kendi derdimize düşelim. Biz nasıl aşka düşeceğiz? Emre – Fuzûlî’nin devrinde bir yerden bir yere Kanûnî Sultan Süleyman bile atla gidiyordu. Şimdiki hükümdarlar ata binmeğe tenezzül ederler mi? Şimdi irfâniyyet devri… İnsanın aklı tenvîr edilmeden, Küre tenvîr edilebilir mi? […]
Eylül 25, 2019

15 Şubat 1956 | Sayı: 142

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Cemil Altınören’in mektubu okunduktan sonra Emre şunları söylemişti: Emre – İnsan sâflaşmayınca münevverleşmez. Sâf bir kimseye ahmak diyen, kendisi ahmak; çünkü sâflaşmamış. Ahmak olmasa sâfiyete doğru yürür. O çocuğun hâli ne güzel, ne hoş kemâlât… Hakîkaten böyle: Yalan söyleyenin yalanını, essah gibi dinleyeceksin, hem de kızmadan. […]
Eylül 25, 2019

01 Mart 1956 | Sayı: 143

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Emre – İnsanların yüzlerinde ve vücutlarındaki değişikliği muhît yapar. Çakıt’ı geç, şekiller değişir; ya çenede, ya gözde, ya yüzde bir başkalık vardır. Niğdeliler ayrı tiptedirler, Konyalılar ayrı. Aileniz beş, altı göbek burada dursun; Adana güneşinden, Adana’nın toprağından, suyundan, havasından alınan gıdalarla bura halkına benzersiniz. Ama bu […]
Eylül 25, 2019

15 Mart 1956 | Sayı: 144

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Mikroplar yere düşseler ölmezler; hemen kendilerinden bir sır, bir kap hâsıl olur, onun içinde yaşarlar. Verem mikrobunun kabuk yapma hassası daha çoktur. Kuru yerde yaşar. İspirto mikropları öldürmez, ancak gevşetir, düşürür. Manevîyyete tamam dayandıysan, sen oldun bir ateş; senin içine mikrop düşer düşmez yanar. *** Emre […]
Eylül 25, 2019

01 Nisan 1956 | Sayı: 145

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Diri kılan tenleri, Zinde kılan canları, Kaldıran ölenleri, Nefesidir bir kâmilin Niyazî’nin (Ten) demesinden maksat, ölülerin vücudu değil; biz de birer ölüyüz. Ölünün kendinden haberi olur mu? E, bizim kendimizden haberimiz var mı? Gözümüz nasıl görüyor? Kulağımız nasıl işitiyor, bunları biliyor muyuz? Kendinden haberi olan bir […]
Eylül 25, 2019

15 Nisan 1956 | Sayı: 146

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: Şu Zafer, Nebahat’in çocuğu. Bu, Nebahat’ten akıllıdır. Fakat çocuk, “Ben anamdan daha akıllıyım!” derse, kökünden çekilmiş ağaca döner, derhal kurur, çünkü inkâr ediyor. Hepimiz de bilmeliyiz ki, bizden doğan, bizim rehberimizdir. Tabiat, kemâlâta doğru yürüyor. Lâkin gurur getiren, daha aşağılara… Sonra gelen, mutlaka kendinden evvelkini saymalıdır. […]
Eylül 25, 2019

15 Mayıs 1956 | Sayı: 147-148

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: S. – Süslenen de var. Emre – İçindeki arzu bitmemiş de ondan. Mâmafih, bu arzuyu bize veren Allah değil mi? Annemiz yüzüne pislik çalsaydı, biz dünyaya gelir miydik? S. – Çirkinler ne olacak? Emre – Çirkin diye birşey yok. Şu halının üzerinde birçok nakışlar, birçok boyalar […]
Eylül 25, 2019

01 Haziran 1956 | Sayı: 149

22.4.1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: Konuşma sırasında söz İbrahim Edhem’e gelince, Bayan Kadriye Darendeli 1. Doğuş Kitabının 1011 numarasında yayınlanan ilgili Doğuşu okudu: İyi seyret aşk ehline, Hep dönmüşler bâtın güne; Ayla güneş secde eder, Âşıklara döne döne. Âşıkı tesbih ederler, Edip yerine giderler; Âşıkları eder tavaf, Hakikatta […]
Eylül 25, 2019

20 Haziran 1956 | Sayı: 150

14.4.1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: Ziyâretler, yâni türbeler birer aynaya benzerler. Hâlbuki asıl ziyâret, türbeleri ziyâret edenlerin içlerindedir. Oraya gidenler aynaya bakar gibi bakar, kendi sâfiyetlerini görerek bir huzûr tutar, ferahlarlar. Geçen gün, birisi gelmiş, kabristâna gitmeyelim mi, diyor. Hakîkati söylesek canı sıkılacak. Arefe, (Bilgi günü) demektir. Bir […]
Eylül 25, 2019

01 Temmuz 1956 | Sayı: 151

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: S. – İnsanlar Ay’a gidebilirler mi? Emre – Gidemezler. Dünyanın hududundan ayrılır ayrılmaz ölürler. Gidilse bile, buranın mahlûku orada yaşayamaz. Amerikalı Mr. Richard da sormuştu bu suâli. Ona da (gidemezler) denilmişti. Ama o, (hayır, gidemezler!) deyince susmuyor; (niçin?) diye soruyor. (İnsanlar birbirlerinin kalblerine geçebiliyorlar mı?) dedim. […]
Eylül 25, 2019

01 Ağustos 1956 | Sayı: 152-153

Geçen sayıdaki konuşmanın devamı: S. – Çiğ köfte haram mıdır? Emre – Çiğ et haram diye, Alevîler çiğ köfte yemezler. Dedikodu etmek de bir çiğ et değil mi? O da haram. Lâkin duyduğumuz, dinlediğimiz sözü aklımızda adamakıllı döğer, çalkalar, tasfiye edersek mikrobu kalır mı? Çiğ eti de tokmakla adamakıllı döğüyorlar; […]
Eylül 25, 2019

15 Ağustos 1956 | Sayı: 154

19.7.1956 da yapılan konuşmadan zaptedilebilen notlar: S. – Hz. Îsâ, hakikaten çarmıha gerilerek öldürüldü mü? Emre – Evet, öldürüldü. Îsâ, hakîkati, kendinden evvelki peygamberlerden daha iyi bildiği için anlatmıştır. Fakat o devrin insanları bu hakîkati hazmedemediler. Ancak on iki kişiye hazmettirebilmiştir. Onların da dili durmayıp söyleyince, hakîkat acı olduğu için, […]
Eylül 25, 2019

01 Eylül 1956 | Sayı: 155

29.7.1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: Konuşma arasında, bir aralık “Filânca ile bir barışıyoruz, bir kavga ediyoruz.” denildi. Bunun üzerine Emre şunları söyledi: Emre – Daha ne istiyorsun? Aramaynan ele geçmez. Seni imtihan ediyor. Şimdiki saathânenin yeri, vaktiyle bir fasulyeci dükkânı imiş… Bir kış günü, ilm-i simyâ bilen iki […]
Eylül 25, 2019

15 Eylül 1956 | Sayı: 156

17.7 1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: S. – (Suali soran zat; elindeki kitaptan şu cümleyi okudu ve bunun izahını istedi): “Zât-ı Hakk’ın o âlemden tenezzülü, buna muzâf ve lâyik olan mesabeye muhabbetidir ki, buna “aşk” da denir.” Bunu izah eder misiniz? Emre – Meselâ, sizi sevmesek, buraya gelir […]
Eylül 25, 2019

01 Ekim 1956 | Sayı: 157

18.9.1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: Hortlaktan bahsedilmişti. Antep’te hortlağa “kancalos” derlermiş ve bir yerde ölüleri kancalos olmasın diye beklerlermiş. Bunun üzerine Emre şunları söyledi: Emre – Bazı insanlar “öldü” zannedilerek gömülüyor. Bu zavallılar bir müddet sonra kendilerine geliyor, eğer üstlerine atılan toprağın altından kalkabilirlerse, mezardan çıkıyorlar; fakat bu […]
Eylül 25, 2019

15 Ekim 1956 | Sayı: 158

Emre’nin konuşmasından bazı notlar: Emre – Felâket birdenbire gelir, şiddetlidir; sükûnet yavaş yavaş gelir; çocuğun büyümesi gibi. S. – Rüyâda diş çektirmek ölüm derler. Emre – Hakîkat rüyâ ile ölçülmez. Câfer-i Sâdık, kendi müşâhedelerini “Tâbirnâme” adı altında toplamıştır. S. – Bâzan oluyor. Emre – İnsan, sevdiği kimsenin her hâlini rüyâda […]
Eylül 25, 2019

01 Kasım 1956 | Sayı: 159

3.11.1955 de yapılan konuşmadan zaptedilebilen notlar: S. – Fizikte ışık dalgaları var. İnsan gözü, ışığın 16- 20 dalgaları arasını görüyor, diğerlerini görmüyor. Işık mevcut, fakat biz görmüyoruz. Ses de böyle; muayyen ses titreşimlerini işitiyoruz, diğerlerini işitmiyoruz. Aklın da bir anlama hududu var. Emre – Hayat var mı, akıl da var… […]
Eylül 25, 2019

15 Kasım 1956 | Sayı: 160

11.8.1955 de yapılmış bir konuşmadan notlar: Emre – Bir insan, çarşıya et almaya giderse, aklında etten başka birşey olmadığı için diğer gıda maddelerini gözü görmez, sade eti görür. Biz de “Dost”umuzdan başkasını işte böyle görmeyeceğiz. Yoksa onları hakir görmek, kötü görmek gibi bir hataya düşmeyeceğiz. Etrafımızdaki insanlar fenalık yapıyorlarsa, onları […]
Eylül 25, 2019

01 Aralık 1956 | Sayı: 161

Bay Nail Ölmez, sayın Dr. Rıza Murad Gören tarafından gönderilen aşağıdaki suallere verilecek cevaplar için istimzâçta bulunduğu zaman, “Emre” bu suallere şu cevapları vermiştir: S. 1 – Mânevî irfâniyyet, başlıca ne ile ve hangi vasıtalarla iktisâb edilir? C.1 – İrfâniyyeti unutmakla. S. 2 – Keşif ve kerâmetlerle istidrâçlar arasındaki farklar […]
Eylül 25, 2019

15 Aralık 1956 | Sayı: 162

18.2.1956 da yapılmış bir konuşmadan notlar: S. – Namazı mihâniki olarak kılmak mı iyi, yoksa mânâsını anlıyarak mı? Emre – Tabii anlıyarak. Namazın mânâsı okunan âyetlerdir. Maksat, bu olmasaydı “yatın, yatın, kalkın” derdi? Fakat namazı veya İslâmiyeti Araplar anlıyor mu sanki.. Kur’ân’ı anlasa, onlar anlardı. S. – Bir zaman “Kur’ân […]
Eylül 25, 2019

15 Ocak 1957 | Sayı: 163-164

Sonuna yetişebildiğimiz güzel bir konuşmadan zaptedilebilen notlar: Konuşma, film senaryoları yazan ve alçak kalbliliği, samimiyeti ve olgunluğu ile bizleri hemen kendisine bağlıyan Bay. H. Kemâl Atalay’ın Bay Emre ile tanışması vesilesiyle olmuştur: S. – Ben kendi kendimi yiyorum. Emre – Öyle ise kendini öldür. İnsan için ölüm zaten mukadder. Ölümün […]
Eylül 25, 2019

01 Şubat 1957 | Sayı: 165

Bay Kemâl Atalay’la olan bir başka konuşmadan notlar: S. – Ölümsüzlük devrinde ikinci bir ev varmış. O ölümsüzlüğü tasvîr edebilir misiniz? Emre – Ölümsüzlük burda başlamalıdır; orda değil. Burda meseleyi hâlletmeyince, işte artık ne bileyim. Sorduğunuz, bir şeye benzemez ki… Misli yok ki misâl getirelim, görmediğimiz memleketi bize nasıl göstersinler… […]