Sohbetler

Eylül 26, 2019

05 Ekim 1953 | Sayı: 83

Konuşma esnasında, bir aralık, söz, hayvanları kesme, öldürme dolayısıyla merhamete intikal etti. Bay İsmail Emre, merhametin yerinde gösterilmesine işaret ederek şunları söyledi: Emre – Hz. Muhammed (Küllü muzırrın yuktel), yani (bütün zararlı olan şeyler öldürülmelidir!) demiş. Hâlbuki kebapçılar, kasaplar eskiden simsiyah, sinekti. Her yemekte birkaç sinek yerdik. Demek ki Muhammed’in […]
Eylül 26, 2019

19 Ekim 1953 | Sayı: 84

Birgün ölüm üzerine, konuşuluyordu. Bu mevzuda Bay Emre şunları söyledi: Emre – Tabiatın iyi ahlâklarıyla ahlâklanan insanlar ölürken ekseriya yeşillikler, ağaçlar görürler. Hz. Muhammed (küllü şey’in yerci ilâ aslihi: Her şey aslına döner) demiyor mu? Tabiat ahlâkları da aslı yeşil olan tabiata dönerken yeşillikler görülür. Herşeyin aslı yeşildir. Türlü renkteki […]
Eylül 26, 2019

02 Kasım 1953 | Sayı: 85

25. 10. 1953 pazar günü söz dûa bahsine intikal etti. Bay Emre bu mevzuda şunları söyledi: Emre – Duâ, sevginin ifadesidir. Bu hâlin evveli, âhiri, ibâdeti, itâati sevgidir. İnsanı Allah’a ancak sevgi götürür. Şeyhlerin ve hocaların duâsı gibi duâya kulak vermemeli. Duâ’nın mânâsı nedir? – Çağırmak, davet etmek. Emre – […]
Eylül 26, 2019

16 Kasım 1953 | Sayı: 86

Sayın Doçent Cahit Tanyol’la olan konuşmanın, zaptedilebilen notları: Bay Emre, Tasavvufun, bizi bütün insanları sevmeğe götüren bir yol olduğunu söyleyince sayın           Doçent şu mütalâada bulundu: – Fakat insanları sevmek kolay birşey değil. Emre – Evet, bir insanda kâinatta mevcut bütün şeyler mevcut olduğu gibi, bütün mahlûkâtın ahlâkı da mevcuttur. […]
Eylül 26, 2019

30 Kasım 1953 | Sayı: 87

Emre – Bir devre gelir ki ölüm yok. Fakat akıl bunu anlamaz, “Peki ölüm yok da babam, anam nereye gitti? diye sorar. Böyle bir sualin cevabı yoktur. Soranın anlayışına hâil olan şey, sorgusudur. Bu hâl, Mûsâ’nın Allah’a: “Seni göreyim!” demesine benzer. Allah da “Sen beni göremezsin!” diye cevap veriyor. Mûsâ’nın […]
Eylül 26, 2019

14 Aralık 1953 | Sayı: 88

28/9/952 de yapılan konuşmanın notları: Bu sohbete “A’mâk-ı Hayal” adlı kitapta geçen “Nokta-Elif” meselesi vesile olmuştur. Emre – “Nokta” “Elif” olunca, diğer harfler Elif’in, yani Allah’ın altında kalır. Elif, nutkun başıdır. Sükût ederken “Nokta” olur, “Nokta” ile beraber olur. Nokta’nın, bilinmek için harfe ihtiyacı var. Nokta ile ne değişiklikler yapar… […]
Eylül 26, 2019

28 Aralık 1953 | Sayı: 89

Bu sayımızda okuyucularımıza 15-9-952 de yapılmış bir doğuş şerhini veriyoruz. Bay Emre tarafından şerh edilen o doğuş şudur; Kitap I; Doğuş: 174 Âşık isen, aklında kir gezdirme, Gezdirip de aşkı senden bezdirme, Ârif isen, kimselere sezdirme; Sezdirirsen sana lâzımdır dayak. Hak ilmini cahile haber verme, Kâmil isen kimseyi ayrı görme, […]
Eylül 26, 2019

11 Ocak 1954 | Sayı: 90

Aşağıdaki sohbet; 7.5.1952 de Bay Emre’nin torunları Kutay’la Taptık’ın sünnetlerinde olmuştu. Söz, peygamberimizin hadîslerinden açılmıştı. Bay Emre bu konuda şunları söyledi: Emre – Peygamberimizin hadîsleri, “kelime, söz” şişesi içine konmuş “mânâ” esansına benzer. Biz bu mânâ esansı şişesini elimize almışız, dönderip aktarıyoruz, fakat bir türlü esansı şişeden çıkarıp da üstümüze […]
Eylül 26, 2019

25 Ocak 1954 | Sayı: 91

22.6.952 de zaptedilmiş bir sohbetten notlar: Sual – “Köpek olan yere melâike girmez” derler, doğru mu? Emre – Söz doğru da, bizim anlayışımız yanlış. Hz. Ali’nin bir sözü var: “Dünya bir cîfedir, ona tâlib olan da kelp” diyor. Bu köpek, “nefis”tir. Melek dediği şey de “mânevî ve ilâhî hâl”dir. O […]
Eylül 26, 2019

08 Şubat 1954 | Sayı: 92

16.1.1954 te zaptedilmiş sohbetten notlar: Söz, Âdem’den, insan vücudundan, meleklerden, bilhassa Azrâilden açılmıştı. Bay Emre bu mevzuda şunları söyledi: Emre- Allah meleklere: (Ben Âdem’i yaratacağım; hadi gidin, bana “yedi denizin ortasındaki ada’dan bir avuç toprak getirin!” diyor… Önce Cebrâil gidiyor o adaya. Oradan bir avuç toprak alırken ada: “Aman! Sakın, […]
Eylül 26, 2019

22 Şubat 1954 | Sayı: 93

9.5.1954 te zaptedilmiş notlardan: Sual – Mucize, kerâmet, fakîrizm, ispiritizm hususlarında neler düşünüyorsunuz? Var mıdır bu gibi şeyler? Emre – Vardır. İlâhî ilim rüsuh bulup “hâl”e inkılâb ederken kerâmet gibi hâller tecellî eder. Bunları yapan şey îmândır. Îmân aklın fevkinde bir şeydir. Îmân olmazsa akıl bir şey yapamaz. Sanat îmânı […]
Eylül 26, 2019

08 Mart 1954 | Sayı: 94

Sual – Bazı bazı oluyor. Emre – Beşer hâli. İçinden çıkacağız. Derdini saklayan, doktordan istifâde edemez. Allah “beni zikr edin!” diyor; zikretmek, ona derdimizi anlatmaktır. Allah bizi çağırıp duruyor. Kur’ân’da (Beni zikredin!) diyor. “Zikir” boyuna “Allah! Allah!” demek değil, bizi çağırana, yani Allah’a derdimizi anlatmaktır. Bir hasta doktora derdini anlatmadan […]
Eylül 26, 2019

22 Mart 1954 | Sayı: 95

Geçen sayıdaki sohbetin devamıdır: Emre – Velhasıl yol, muhabbetten geçiyor. Amma ne kadar emeği var… Hiçbiri de diğerine benzemez; birbirinin yerini alamaz. Soba sevgisi ayrı, maşa sevgisi ayrı; birbirine karışırsa velvele kopar. Fakat hepsinin fevkinde Allah sevgisi olması lâzım. Sual – O sevgiyi eşyada mı görelim? Emre – Hayır, eşyayı […]
Eylül 25, 2019

05 Nisan 1954 | Sayı: 96

Geçen sayıdaki sohbetin devamıdır: Allah’a götüren mürebbî, Rab’dır, bunlar da Peygamberler ve evliyâullahtır. Sizin çocuğun, Turan’ın ilim mürebbîsi olmasaydı çocuk, kalemin, defterin, yazının ne olduğunu bilebilir miydi? Bir talebe, mualliminin, mürebbîsinin ismini ne kadar anar, onu gönlünde ne kadar taşırsa, onun bildiğini o kadar bilir. Sevgi yoluyla olur bu iş. […]
Eylül 25, 2019

19 Nisan 1954 | Sayı: 97

Geçen sayıdaki sohbetin devamıdır: Emre – Adam Hoca’ya çatmış amma, Hoca ona uymamış (Peki aslanım, senin dediğin gibi olsun…) demiş. Biz de Nasreddin Hoca gibi: (Bize söğen bu adam, herhalde köpek ahlâkına bürünmüş.) diye düşünür ve (Geç yiğidim, geç!) deriz. Esasen, bizde köpeklik ahlâkı yoksa, bize söğen adama aynı tarzda […]
Eylül 25, 2019

03 Mayıs 1954 | Sayı: 98

19.2.1954 de zaptedilmiş sohbet notları: Bu konuşmada, bir vesile ile kadın-erkek münasebetlerinden bahsedilmişti. Bay Emre bu münasebetle şunları söyledi: Emre – Allah erkeğe bir gurur vermiş ki kadını idare etsin diye. Erkek kadına tâbi olursa, dünya tersine döner. Evliyâullah’da bile bir erkeklik gururu vardır ve olmalıdır. Sözü, haksızdan alıp da […]
Eylül 25, 2019

17 Mayıs 1954 | Sayı: 99

29.3.1954 te bir nikâh merasiminden sonra Bay Emre şunları söylemişti: Emre – Eski evlilikte çocuklarına alacakları kızı ana-baba beğenirdi. Şimdi gençler birbirlerini beğeniyorlar. O iyi değildi; bu iyi. Nerede bulunuyorsak, o zamanın hâli iyi. Zaman sele benzer: Akar, gider, arkasını kuru bırakır. Zamana uymamak irticâdır, taassuptur, hatadır, günahtır. Mutaassıp adamlar: […]
Eylül 25, 2019

31 Mayıs 1954 | Sayı: 100

13.3.1954 tarihinde yapılmış bir konuşmadan zaptedilmiş notlar: Sual – “Gülşen-i Râz” adlı eserde şöyle bir söz var: (Ne bilgisizdir akla uyan adam… Ovaya düşmüş, ortalığı aydınlatan parlak güneşi mumla aramakta!); bunu izah eder misiniz? Emre – Mumu söndürsün ki güneş meydana çıksın. Mum, kendisidir; kendisinden vazgeçsin güneş zaten meydanda. Şairin […]
Eylül 25, 2019

14 Haziran 1954 | Sayı: 101

23.2.1954 tarihinde yapılmış bir konuşmadan zaptedilmiş notlar: S. – Bir doğuşta “Maşrıkın güneşi magripten doğmuş” deniliyor; bunu izâh eder misiniz? Emre – “Kelâm-ı Kibâr” mıdır, hadîs midir, bir söz derler. Halk da zanneder ki, bu güneş doğacak… Hâlbuki mânevî güneş, ilim güneşi doğacak, “Garp”tan. Doğmuştur bile. Avrupa’ya bak, ne kadar […]
Eylül 25, 2019

28 Haziran 1954 | Sayı: 102

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Emre – Şimdi benlik ölüyor da, onun için böyle söylüyorsunuz. Bu büyük bir devlet değil midir? O “Büyük Kudret” “Ben’im!” desin. Bizim ağzımızdan “Ben şöyleyim! Ben böyleyim!” diyen, biz değiliz, o “Kudret”tir. “Doğuşları” asıl “Benlik Sahibi” söylüyor… O doğuşlarda acze dair sözler benim, gerisi o “Kudret”indir. […]
Eylül 25, 2019

12 Temmuz 1954 | Sayı: 103

1 / 1/ 1954 tarihinde zaptedilmiş olan konuşmalardan notlar: S. – Dünyanın altında ruhlar var diyorlar: En altta hava, havanın üstünde deniz, denizin üstünde balık, balığın üstünde öküz, öküzün üstünde dünya. Buna ne dersiniz? Emre – Dünyanın altında öküz varmış öyle mi? Fena öyleyse… Dünyanın altında kalırsak öküz olurmuşuz. İnsan […]
Eylül 25, 2019

26 Temmuz 1954 | Sayı: 104

Geçen sayıdaki (Ümmîlik) mevzuu ile ilgili konuşmayla, muhtelif tarihlerde yapılmış konuşmalardan bazı küçük notlar: S. – Ümmî ne demektir? Emre – Bâkir, tertemiz, fakat her şeyi câmi bir aklın sahibi demektir. Zuhûr edecek hâli bekler. Ümmî, altuna benzer. Altun, her mâdende mevcut olduğu gibi, altunda da birçok mâdenler vardır. O […]
Eylül 25, 2019

09 Ağustos 1954 | Sayı: 105

Geçen sayıdaki (Ümmîlik) mevzuu ile ilgili konuşmayla, muhtelif tarihlerde yapılmış konuşmalardan küçük notlar: S. – Kur’ân’da iki denizden bahsediliyor, biri acı, biri tatlı imiş; bunlar nedir? Emre  –  “Gülerek”, biri sen, biri ben, karıştık mı tamam. Meselâ: fücûratla takvâ. Aklımızda gezdiriyoruz bunları, birbirlerine karışıyor mu? Onun için Kur’ân’da : (Birbirlerine […]
Eylül 25, 2019

23 Ağustos 1954 | Sayı: 106

Emre – Biz alay, istihzâ, göz kırpmak bilmeyiz. Gönül kırar böye şeyler. Ağzımızdan çıkan söz, inbikten çıkar gibi olmalı. Başkalarıyla alay edip eğlenmek isteyenler benimle alay etsinler; zaten kiminle alay ediyorsa, benimle alay ediyor demektir. Benim gönlüm kırılmaz. Seferberlik’te Süleyman Emmi isminde ak sakallı bir berber vardı. İhtiyarları sevdiğim için, […]
Eylül 25, 2019

06 Eylül 1954 | Sayı: 107

S. – Bağdaki kuyuya kedi düştüğünü zannettiğimiz gün, içtiğimiz sular bize hep kokuyor gelmişti; hâlbuki kedi filân düşmemiş. Emre – O koku hâli içimizde var. Kedi kuyuya değil, bizim içimizdeki kuyuya düşüp, bizim içimizi karıştırınca kokusu yüze çıkıyor. İnsanın içinde her şey var. *** S. – Biz mi geçiyoruz, zaman […]
Eylül 25, 2019

20 Eylül 1954 | Sayı: 108

Emre – Her şeyin dışı, kabuğudur. Kabuksa, hayvanlara aittir. Nefis de bir hayvandır; onun için her şeyin dışını görür. Her vakit içe bakmalı. *** S. – Bu Emre’ye dünya işlerini sormamalı: Kim ne derse, peki diyor. Emre – Doğru söylüyor; bu kabahatim büyük. *** S. – Vakit geçti. Suallerimizle sizi […]
Eylül 25, 2019

04 Ekim 1954 | Sayı: 109

S. – Sıbğa nedir? (1) Emre – Sıbğa, vücut, madde boyası değil, hâl, ahlâk boyasıdır. Yani sıbğa şişenin içindeki rakı gibidir. Kendi boyamızı atmadıkça, altından Allah’ın boyası çıkmaz. Hayvan, kendi boyasını, ahlâkını atamaz. İnsan insanlaştıkça, idrâk sahibi olur ve kötü boyalarını atar, temizler. Bunun için de kendi aklını “Akl-ı Küll”e […]
Eylül 25, 2019

18 Ekim 1954 | Sayı: 110

Bu sayıda; okuyuculara tarihi tesbit edilememiş bir konuşmanın notları veriliyor: Emre – Hâlimizi gizlememiz lâzım ama, gizlenmiyor… Şimdi, şöyle böyle dediklerine bakma; biz bu âlemden gittikten sonra bu hâle ve bu doğuşlara çok kıymet verirler. Çünkü hâlimiz, halkın bildiği, aklın idrâk ettiği gibi değil. Tasavvuf insanı öyle bir yere götürür […]
Eylül 25, 2019

01 Kasım 1954 | Sayı: 111

Emre’nin konuşmalarından küçük notlar ve nükteler: S. – Herhangi bir parti ile alâkanız var mı? Emre – Hayır. Biz “Parti” değil, Küll’üz. *** S. – İlâhi ağıt neden olur? Emre – İnsan “Aşk” hazinesinden yaralanır. Ondan ağlar… “Aşk ağlatır, dert söyletir” derler ya… Hz. Muhammed de böyle ağlarmış. Kendisine “Niçin […]
Eylül 25, 2019

15 Kasım 1954 | Sayı: 112

Emre – İpek böceği, kendisini koza içine hapseder, onun içinde büyür; insan da kendi kendini, (nefsin arzularından ördüğü bir koza) içine hapseder. Nefis kozasını delmeden kurtuluş yok. İpek kozası ile nefis kozasının birbirine benzeyişlerinin hikmetini anlatmak için “Her ne var ki âlemde, örneği var âdemde!” demişler; fakat “Her ne var […]
Eylül 25, 2019

29 Kasım 1954 | Sayı: 113

Emre – Bizim için, herkesin yaptığı yerli yerincedir… Birisi gelir, “Benim hâlim nasıl?” diye sorarsa, ona kötü değil, iyi tarafını söyleriz. Ona nefsâni olarak söz söyler, akıl öğretirsek, fena. Karşımızdakine söyleyeceklerimizi, Allah’ın ahlâkına uygun olarak ve murabıt bulunarak söyleriz… O, ya dinler, ya dinlemez… Bizi dinlemedi diye ona kızmayacağız. Günâhların […]
Eylül 25, 2019

13 Aralık 1954 | Sayı: 114

S. – Size tarîkatçı diyorlar; ne dersiniz? Emre – Ben tarîk marîk bilmem. Bu iş, bir kelâmdır, anlayabilirsen anla; bir maneviyyettir, yürüyebilirsen yürü. Tarîkatlar, büyük adamlar göçtükten sonra onların büyüklüklerini anlayamayan kimseler tarafından menfaat için kurulmuş herhalde. O büyük adamların isimleri, sonradan gelenlere menfaat vâsıtası olmuş. Hâlbuki işin hakîkatini anlamayanlar, […]
Eylül 25, 2019

17 Ocak 1955 | Sayı: 115

Emre – Tasavvufun kitabı yoktur; her kitap tasavvufun. Kur’ân’ın başındaki “Elif Lâm Mim”: İşte tasavvuf. Arka tarafı, hadiiii, ordan oraya, ordan oraya. İlim, “Hâl”in kabuğudur. İlim çekirdeği kırılmadan “Hâl” meydana çıkmaz. İlimden geçmeyince, lezzet hâli tecellî etmez. Tasavvuf, lezzet demektir. Tasavvufta benlik yoktur; ilim ise daima benlik ve gururdur… Mutasavvıfların […]
Eylül 25, 2019

31 Ocak 1955 | Sayı: 116

Emre – Peygamberimiz hiçbir şeye kötü niyetle bakmazdı. Allah’ın, (Muhît) olduğunu söyleyen O’dur; sözüyle tarif ettiğini hâli ile göstermiştir. O’nun anlatmak istediği şeyler, sözünden zor anlaşılır; fakat hâliyle hâlleştin mi kolayca idrâk olunur. O, hiçbir şeye kötü dememiştir. Birgün ona soruyorlar: Sen her şeyi sever misin? Evet severim. Fir’avnı da […]
Eylül 25, 2019

14 Şubat 1955 | Sayı: 117

S. – Doğuşlar nasıl doğar? Emre – Bir sual sorulmuştur, ona cevap olarak doğar. Yahutta, o (Kudret) içimizi gördüğü, düşüncemizi bildiği için bize birşey tenbih edecekdir, fakat bunu söylemek için fırsat bulamamıştır; o söyleyeceği şey, içinde gittikçe büyür ve birgün (Doğuş) olarak zuhûr eder. O şeyi söylemeğe fırsat bulamayışı, söyleyeceği […]
Eylül 25, 2019

28 Şubat 1955 | Sayı: 118

(Geçen sayıdaki sohbetin devamı): Emre – Cıvayı altın yaparlar; çünkü cıva, altının kardeşidir. Şimdilik, cıvayı altın yapacak harareti elde edemediler; o harareti bulunca cıvayı altın yaparlar. Atomsuz hiçbir zerre yoktur. Vücuttaki atomu görseler ölen insanlardan hep atom çıkarırlardı. Hattâ darda kalsalar, insanları öldürürler de atom istihsâl ederlerdi. Lâkin bir tılsım […]
Eylül 25, 2019

14 Mart 1955 | Sayı: 119

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: Emre – Allah’a tasavvuf eserlerinde (Dünya Güzeli) diyorlar. Yani yalnız bizim değilmiş, herkese de aitmiş. Allah için (benim Güzelim!) dersen, Allah’ı göremezsin; bütün dünya görsün, herkes görsün dersen, görürsün. Herkesin dirilmesini istemedikçe, hattâ dirilmeyi de unutmadıkça dirilemezsin. Bayezid-i Bistâmi bir adama hizmet edermiş. Birgün ona soruyor: […]
Eylül 25, 2019

28 Mart 1955 | Sayı: 120

Geçen haftaki sohbetin devamı: S. – (Suya bakanın ömrü uzun, ateşe bakanın ömrü kısadır.) derler, bu ne demektir? Emre – Gönlü su gibi olanlarla ülfet edenlerin, huzûr ömrü uzun, ateşe benzeyen ahlâk cehenneminde yaşayanlarla ülfet edenlerin huzûr ömrü de aksine kısa olur. *** S. – Amerikalı bir âlim kıyametin kopacağını […]
Eylül 25, 2019

11 Nisan 1955 | Sayı: 121

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: S. – Sadî’nin kitabında güzel kokulu bir kil hikâyesi var. Emre – Sadî kendini kile benzetmiş. (Ben bir zaman; ahlâkı gül gibi olan bir insanla ülfet etmiştim, onun için böyle güzel kokuyorum.) diyor. İşte hâlâ kokusu bizim ağzımızdan çıkıyor. *** S. – Âsaf’ın mikdarını bilmez Süleyman […]
Eylül 25, 2019

25 Nisan 1955 | Sayı: 122

Geçen sayıdaki sohbetin devamı: S. – İstanbul’a bir mektep gemisiyle Japonlar gelmişlerdi, hep birbirlerine benziyorlardı. Onlar da bizi birbirimize benzetirlermiş. Emre – Gözümüzün görgüsünü, meleke olmadan, teferruata ayırmak mümkün değildir. Fındıklar ne kadar birbirine benzer görünür, hâlbuki hiçbiri diğerine benzemez. Bir gül kokla, ikinci kokladığın birinci gibi olamaz. S. – […]