Sensin benim diri canım,

Seni seveliden, tatlandı âhım,
Ninni deyim sana, uyan da işit,

Sensin benim diri canım,
Damarımda gezen kanım;
Seni gördüm, ne eyledin…
Mecnûn-oldum ey Cânânım.

Bu aklımı ettin kayıp,
Âlem, beni eder tâyip;
Korkum yoktur kimselerden,
Çünkü sensin bana sâhip.

Bilirim ki korur kulu;
Senin ile hayat dolu;
Karıştım da nokta oldum,
Göremem başka bir yolu.

Nere gitti gök ile yer?
(Enelhak!) dilimden, hep, der;
Nereye dönsem yönümü,
Aşkıyın rüzgârı eser.

Gece bitti, attı şafak,
Karanlıklar, oldu berrak;
Nazar-etsem, bütün zerre,
Zikrederler hep: Enelhak!

Bana döndü hayvan, böcek,
Gerek iblis, gerek Melek;
Senin ile bir olunca,
Etrâfımda döner felek.

Cümlesi, çıkar gözümden,
Kalbimden, dahî özümden;
Âyet ile Kur’an okur,
Lisânımdan, hep sözümden.

Bir oldu küfr-ile îman,
Gerek hayvan, gerek insan;
Bir kerre yüzüme bakan,
Alıyor bitmedik ihsan.

Benim içim, bir hazîne,
Kapağım, açıldı gine;
Gönlüm senin ile doldu,
İhtiyaç kalmadı dîne.

Sende fânî oldu varlık,
Ben! desem, olur karanlık;
Yakıyor hâl-i istiğrak,
(Emre!) kul ol, çabuk ayık.

Kabûl-eyle sen zilleti,
Boynunu eğ, et hizmeti;
(Rabbül’âlemîn) demiştir,
Başına tâc-et milleti.

Yüzü kaldırma topraktan,
Uzak durma, anla, Haktan;
Bak, bu güneş ayrılır mı
Mağripten, hem dahî şarktan?

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:18.00


25.4.1962