Seni nasıl medhetsem…

Aşka ettik müracaat,
Kulak verin bizlere:

Seni nasıl medhetsem…
Yanıp da sana gitsem…
Seni candan sevene
Gizli sırları desem.

Sende buldum esrarı;
Gören terk eder vârı;
Aklını gaibeden
Elbet bulur dîdârı. (1)

Gördüm seni Sultanım,
Cennet oldu zindanım;
Seni bana gösterdi
Gözümden akan kanım.

Aşk oldu bize delil;
Yok ol da sen Dostu bil;
Eğer onu görürsen
Mutlak olursun zelil.

Gece gündüz ağlayım,
Ben de daim yanayım…
Yâr’ı gönlümde buldum,
İçimde doğdu (Ay)ım.

Akıl ermez gönüle,
Bunu âşıklar bile;
Her esrarı bilmeğe (2)
Âşıkta bilgi öle.

Çalışmalı geceler;
Dersi olan heceler;
Çalışan Dostu bulur,
Gelir, gider niceler…

Buna akıl yeter mi?..
Hiç tükenir, biter mi?..
Anka’nın yediğini
Serçe kuşları yer mi?..

Münkir geçmez dünyadan,
Boyalıdır karadan; (3)
Hak yolunu bilmiyen
Lezzet almaz buradan.

Bu yollarda yanmalı,
Terkeylemeli malı;
İrfan lâzım âşıka,
Niderler kıylükali.

Yetiştirsem ben seni,
Terkedersen sen seni;
Gözü açıklar görür
Dost iline gideni.

O Dost bizi çağırır,
Bir insandan bağırır;
Görüp ulaşmıyanın
Yolu çıkmaza varır.

Bakın bu nasıl oynar;
İkisinde de yok âr…
Eller ne derse desin,
Herkesin bir derdi var.

Kimler ki bizi kınar
O, bizim gibi oynar;
Kısmeti olan âşık.
Gelir, parmağı banar. (4)

Yanayım, ben yanayım,
Bu ateşlerde daim…
Nasıl tarif edeyim…
Öldüm de yine hayyim. (5)

Âşıka yoktur ölüm,
Tarif ediyor özüm;
Âşıkları yakıyor
Bu dilden gelen sözüm.

Âşık olan dinledi,
Dostu göreyim dedi;
Hak yüzünü görenler
Yüzbinde biri idi.

Âşıklar Hakka gelir,
Çalışır, Dostu bilir;
(Emre), sana darıldım,
Bu mektebe sen de gir.


(1) Didar = yüz, çehre; Dostun yüzü.
(2) Bütün sırları bilmek için, âşık, evvelâ kendi bilgisinden vazgeçmelidir.
(3) Münkirin yüzü, yaptığı günahların siyah rengiyle karalıdır.
(4) Banmak = Mayi bir madde içine parmak batırmak.
(5) Hayy = diri, canlı.