Ne kadar güzeldir Namrun ormanı…

Allah çok vermiş torun;
Çok döktüm göz suyunu,

Ne kadar güzeldir Namrun ormanı…
Sıkıntılı cana verir gümânı;
Zayıf akıllara verir gümânı;
İçinden çıkana, vermez dermânı.

Miskler gibi kokar ardıcı, çamı,
Kendinden geçersen verir ilhâmı;
Fikir deryâsına daldığın zaman,
(Yokluğa) düşürür, kaldırır gamı.

İçinde yaşıyor nice sevgili…
İnci, mercan döker onların dili;
(Hayat suyu) derler: (Bu Kelâm) imiş,
Kulaktan içenin, olmaz eceli.

Bir yudum alanlar, ebedî yaşar,
Bir burçtan bir burca, durmadan koşar;
Aşkın ateşine düşen âşıklar,
Dili durduramaz, kaynayıp taşar.

Onlar alır, içer, (Göz) kadehinden,
Geçer seccâdeden, hem tesbihinden;
Dünyâ sâkinleri, durmaz konuşur,
Alış veriş eder hep aleyhinden.

Evvelden böyledir, emr-i Hüdâdır,
(Celâl) sıfatından, gülen edâdır;
Kurbân-olmuşlardır, (İsmâil) gibi,
Elleri kınalı, canı fedâdır.

Lâyıktır, verilmiş, (Mânevî Hicaz),
(Salât-ı Dâimûn), her dâim namaz;
Gönül vermemişler, (âlem-i fark)a,
Gezen sarhoşturlar, onlar, ayılmaz.

Semâ âleminde (melek) bilmezler,
Kalplerinden başka (felek) bilmezler;
Dâimî murâza olmuşlar nâil,
iki dünyâ için dilek bilmezler.

Ölmez diridirler, illet bilmezler,
(Kanâat) bulmuşlar, zillet bilmezler;
(Elhamdü lillâhi, Rabbil’âlemîn):
Herkesi severler, millet bilmezler.

Onlar ile dolu, yerlerle semâ,
Gözleri görüyor; değildir âmâ;
(Emre)nin dilinden söylenen sözler,
Kolay anlaşılmaz; çünkü muammâ.

Durmadan severiz, yoktur kînimiz,
Böyle verilmiştir, bu izinimiz;
(Dost) için kanâat, cümlesi bir yol;
İçine garkeder çünkü dînimiz.

Son geldiği için: deryâ-yı ummân;
Kimi ayrı görür, (Rahmânürrahmân)?
(Emre)nin gözünden, hem de gönlünden,
Severek, durmadan, ediyor seyrân.

Onun için, geçmez, bir tek zerreden,
Yıldızlardan, aydan, hem de Küre’den;
Kucağına almış, severek okşar,
Mânevî kalbinden ona (Emr-eden).

Ayılamaz oldu, dâim sarhoştur,
Kendi ile dolu, her taraf boştur;
Yetmişiki dinle düzdü arayı,
Bir güneş şavkıdır, cümlesi hoştur.

Hangisine baksa, çünkü bitişik,
Bir can ile bir ten, hem dahî ilik;
Tevhîd Ummânına düşen bir insan,
Garkolmuş, bakıyor, görmez ikilik.

Eksikleri yoktur, tatlı kemâldir,
İstîlâ eyleyen, gördü, (Cemâl)dir;
(Emre) ayıkınca, dinledi, duydu:
(Tevhîd)den gayrisi, kıyl ile kaaldir.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:9.00


21.6.1960