Kimse yok bizden geri,

Aşkın nasıl söyünür, (1)
Aşkını ver sen Yârab!

Kimse yok bizden geri,
Biz görmiyelim eğri…
Bu hâli ehli bilir,
Var mı Dostum değeri?.. (1)

Doğru, doğruya sapar. (2)
Görür de hisse kapar.
Seyredelim arıyı,
Dikenlerden bal yapar.

Görmiyelim biz diken,
Güldür bize gözüken; (3)
Gül kokusunu alır
O yolda zahmet çeken.

Yoktur bu zevka gayet, (4)
Aşka yanmaktır âdet;
“Pir” i her yüzde seyr et,
Buna denilir “Vahdet”.

Görünüyor âşıktan,
Âşıka dolaşıktan;
Herkes ile ülfet et,
Fakat geçme Mâşuk’tan.

Ordan olursun ihya,
Mâşukta olmaz boya; (5)
Mâşuk yüzünü gören,
Seyreder doya doya.

Görenler alır hayat,
Onu sevmektir gayet; (6)
Mâşuk yüzünü gören,
Aslâ etmez şikâyet.

Hayat buldu oradan,
Ayırmasın Yaradan…
Dostun yüzünü gören
Neşe alır yaradan

Sadık ol sen, ol teslim,
Seni aldatacak kim?..
Âşık isen, aşka yan,
Orda tükenir ilim.

Bilinmez esrarımız,
Yaktı bizi Yârımız;
Bir gönülde cem’ olduk,
Nurdandır diyarımız.

Girenler, olur Sultan,
Kâmil gönlüdür vatan;
Gönüle yanan girer,
Görür vârını (7) atan.

Aşka düşenler ağlar,
Sen Dosta gönül bağlar,
Âşıkların haline,
Dayanmaz bütün dağlar.

Tutuşur baştanbaşa,
Bu aşk bize karışa;
Âşıktaki bu ateş,
Herkes ile barışa.

Âşıkın olmaz kini,
Odur âşık zengini;
(Emre) seni bileli.
Aklına gelmez dini.


(1) Hiç o Dosta paha biçilebilir mi?
(2) Doğru olan kimse doğruluk yapar.
(3) Görülmek = gözükmek
(4) Gayet = son, nihayet.
(5) Mâşukta Hakkın renginden başka bir renk bulunmaz; o “sıbğatullah” ile boyanmıştır.
(6) Gaye, maksat.
(7) “Vâr” kelimesi “varlık, mal, mülk” yerinde kullanılmıştır. 18.3.1944