Halîlullah, yaptı, Mekke’de Hicaz;

Kuzum, ninni deyim, çok gelsin uyku,
Sislere büründü, bu sene dağlar,

Halîlullah, yaptı, Mekke’de Hicaz;
Dört İmam, kıldırır, orada namaz;
Bizi halâs-etti, Hakka olan naz;
Mü’minlerin kalbi, Kâbe değil mi?

Siper eyleyemez, seni, Dört Duvar,
Mekânın gönlüdür, ey Sevgili Yâr!
İçine girenler, olur mu ağyar?
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Yere, göğe sığmaz, bu güzel (Gönül),
Her tarafta açar, bu dökülmez gül,
Zümrüdüankaadır, cennette bülbül,
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Işığı kaplamış ayı, yıldızı,
Kitâb-ı kâinât, böyle bir yazı;
Nazarından yapmış baharı, yazı;
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Arayan, yorulur, hep geze geze,
Kendini saklamış, seyreden göze;
Âdemi benzetmiş, kendi, merkeze;
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Âşıkın yüreği, Onun mekânı,
Böylece kurulmuş, odur erkânı;
(Emre)! başı top et, vursun çevkânı;
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Kendini terkeyle; yokluktur tavâf,
Bütün günahların, yalvar, olsun af;
İki gözün: (Ankaa), bu bedenin: (Kaaf);
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Yönünü dönene, İmâm, sendedir,
Bütün ibâdetler, tamam, sendedir;
(Dilber)i saklayan hamam sendedir;
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Duydu isen (Emre)! sen seni bırak,
Yüzü, gözü ayna; yokluk ile bak;
Eğer gönlündeyse, bil de, ol toprak;
Seyredenin kalbi, Kâbe değil mi?

Zapteden: Neş’e Kayalıyük
Namrun, Saat:13.20


14.9.1957