Hâl oldu yere, göve,

Seher estirdiği, yellerde misin?
Nefs elinden nelen çeker, nice kul…

Hâl oldu yere, göve,
Hem de bu bizim eve;
Yağar, durmaz (Mezâmîr),
Âdem’i öve öve.

Gark etti bizi seli,
Bütün âlemi, eli;
Hiç durmadan metheyler
Seni, Cibrîl’in dili.

Otuziki dişini, (1)
Anlanmadık işini;
Mevlâ hiç yaratmamış
Bu insanın eşini.

Kaydeylemiş bu dîne,
Benzetmiş hep kendine;
Bakıp aşka düşürdü
Bu ânda bizi gine.

İki kaşları: hilâl,
Gerisi bütün hayâl;
İçini metheyliyen,
Niyet etse, olur lâl.

Târîf edilmez lezzet;
Alır, kim etse hizmet;
Aşk ile yaklaşana,
Kendisi eder himmet.

Orada biter hudut,
Orda görülür Mâbûd;
Orda kıymetsiz kalır
İnci, elmas, hem yâkut.

Geçmez orada mercan,
Kokmaz orada reyhan;
Bir kerre görünüşü
Değer yüzbinlerce can.

Orda can, olur fedâ,
Eğer ederse edâ;
(Emre) verdi, kavuştu
Zor alınan murâda.

Dönerek oldu mahmur,
Can veren, böyle durur;
Kendikendinden geçen,
Böylece tutar huzûr.

Zapteden: Fuzûle Emre, Ekrem Özhatay
Saat: 20.33 – 20.52

Not: Bu doğuşun son dörtlüğü, küçük İsmâil hoppalada gözleri kapalı olarak dönmekte olduğu bir sırada doğmuştur.


(1) Senin dişini. 6.4.1954