Düştük Hakkın aşkına,

Ateşe düşünce biz,
Derdim beni söyledir, (1)

Düştük Hakkın aşkına,
Söyleriz yana yana;
Bu aşkın ateşinden
Âşık niçin sakına… (1)

Âşıklar canı atar,
Orda Cânânı tutar;
Hiç âşıklar yana mı…
Nasibeylemiş Gaffar.

Ederiz biz âhuzâr,
Bu sözü ehli duyar (2)
Ateşe atılana,
Dost oluyor o Kahhar.

Ün eder (3) bize sesi,
Kalkar Dostun perdesi;
Görenler aşka düşer,
İşte bu, Dost hevesi…

Görünür orda “Cemâl”,
Cemale döner “celâl”;
O yüzü görenlere
Uğrar mı acep melâl…

Haktandır bu hidayet,
Bu hâl tatlıdır gayet…
Bu aşkın kapısında,
Kabul olmaz mı hacet…

Aç kapını Yaradan!
Kapına geldik Sübhan!
Sen bu (Emre) kuluna,
İstiyor, eyle ihsan.

Âşıklarla beraber,
İstiyor tatlı haber
Hepisine ihsan et,
Sensin Rahman, ey Dilber!

Hepisi olmuş bir can,
Yanmış, olmuşlar üryan…
Bir zerrecik aşk verdin,
Sana eyledin hayran.

Beklerler gece gündüz,
Görünsün diye o yüz.
Sana âşık olana,
Her yanlar görünür göz.

Gözdür bize âyîne,
Bize göründü yine;
(Emre) nin âşıkları,
Girerler bu düğüne.


(1) Sakına = Sakınsın.
(2) Duymak = anlamak.
(3) Ün etmek = çağırmak, seslenmek. 1.7.1944