Dünyâyı ısıttı, bu ceryanımız,

Mevlâdır, görünür kul,
Gözlerine hayrânım,

Dünyâyı ısıttı, bu ceryanımız,
Güllere boyandı, altı yanımız;
Ayrılık kalmadı, zerreden, külden,
İhâta eyledi, bizim canımız.

Gözlerden alınan lezzet, bizimdir,
Dâimâ edilen izzet, bizimdir;
(Nakkaaş-ı Âlem)dir, bizim gönlümüz,
İdrâk-edilmedik ziynet bizimdir.

Bilip de bildiren bu dil, bizimdir,
Esrârı bildiren Delîl, bizimdir;
Kalbimizden çıkar, sırr-ı îlâhî,
Tekâmül eylemiş kâmil, bizimdir.

Dinleyip duymadık lisan kalmadı,
Her ilim bilindi, noksan kalmadı;
Gözlerimiz, etti, âlemi ışık,
Bizleri görmeyen insan kalmadı.

Perdeler ref’oldu, (Cemâl) göründü,
Aşk ile hallolmuş visâl göründü;
Görüp de görünen: (Nokta-i Vâhid),
Cehâlet denilen hayâl, göründü.

Âşık olanların âhı göründü,
İşâret edenin şâhı göründü;
(Şakkul-kamer) derler; semâda değil,
Âdemin gözünün mâhı göründü.

(Nûn ve-l-Kalemi)dir, Kur’an göründü,
Kendinden kendine, (Bir Can) göründü;
(Evvel)i, (Âhir)i, oldu (Bir Nokta),
Uzakta değildir, her ân göründü.

Ateşlere yanıp, üryan göründü,
Karanlık kalmadı, ayân göründü;
Ehli gaflet olan, bakar semâya,
(Emre)! tecellisi, insan göründü.

(Âlem-i Fark) ile, (sıfat) göründü,
Kendinden geçene, o (Zât) göründü;
Bu (Emre)nin yüzü, oldu bir ayna,
Kalbi o (Mâşuk)tur, mir’at göründü.

Zapteden: Müncibe Görgün.
Saat:19.00


8.11.1960