Bu dünyayı neden görüyorsun hoş?
Dört yanından arzudan tuzak kurmuş…
Nefsim! sen elini sakın uzatma,
İbret ile sen bak: kimi doyurmuş?
Bu dünyaya gelen mutlaka göçer,
Ecel şerbetini alır da içer;
Birçokları gelip terkedip gitmiş,
İyi, kötü nice isimler geçer…
Her gelenler: dünya benimdir! demiş,
Kendine verilen rızkını yemiş;
Her vârını burda koyup giderken
Kefen diye dokuz arşın bez giymiş.
Bu dünyayı nice etmişler imar,
Dünya fâni, durmaz ediyor inkâr;
Harabolur, daim devri böyledir,
Huda böyle etmiş evvelden karar.
Seyrettin mi gelip göç eden cana?
Meyil vermez bilen, dönen cihana;
Bu bir gizli haldir, kolay görülmez,
Elin ile ateş yaktın vatana.
Harabolmuştur birçok apartıman,
Altında kalmıştır imar eden can;
Güvenilmez o Dostun verdiğine,
Evvel verir sonra o eder kurban.
Güvenilmez dünyanın varlığına,
Ehli gaflet seviyor kana kana;
Evvelâ yüzüne gülüyor sanır,
Son zamanda kıyar tatlı canına.
Seherlerde yaklaşana döker dil,
O lisandan bilmesi kabil değil;
Her neyi seversen burda (İsmail),
Canını almağa olur Azrail.
Aman (Emre), aldanma sen bir vâra,
Her halini teslim eyle Gaffar’a;
Söylediğin, yakanı destelemiş,
Elinden almağa sen çare ara.
25.5.1948