Bir yola uğradık, acep din midir?
Buradan geçmiyen, hiç emin midir?
Hayât-ı Ebedî, ele geçer mi?
Ölüp dirilmeden, bu mümkin midir?
Bütün arzu, emel hep verilmeden,
İman, kâmil olmaz, O görülmeden;
Mevtânın kıymeti, gözönündedir:
Tanrı kıymet vermez, biz dirilmeden.
Değildir hac eden: görünen beden;
Yetişirsek, kalmaz, ne sen, ne de ben;
Günahın büyüğü: bu varlık imiş, (1)
Hiç kabul olur mu, bitmeden, tövben…
Sultanın mekânı, olmadan temiz,
Âşık olmayınca, pâk etmez Deniz;
Temizle, otursun, gelsin yerine,
O hükmünü sürse, kalır neyimiz?
Hayat bizi yiyor, seyreyle, hergün,
Varlık sana düşman, yok ol da öğün;
Ele geçirmişken, vakit geçirme,
Tanrıya götürür, bu (Dîn-i Mübîn).
Söyleyip dinlersin, (Emre)! et idrâk,
Eğer anlamazsan, seni yer bu hâk;
Gel bu (Dört Unsur)a, sen deme: benim!
Sen seni yok eyle, olsun rûhun pâk.
Nerelere gitti, ecdâdın senin?
Anılmaz olacak, bu adın senin;
Muhabbet eyleme, (Yâr)dan gayriye,
Dimağında kalmaz, hiç tadın senin.
Fâni olmaz imiş, ebedî kazanç;
Varlık yaklaşırsa, sen seyret de kaç;
Şaşırıp, (dirilik, benimdir!) deme,
(Oruç, namaz, zekât, gusül ile hac).
İçinde bulunan, etmez hareket;
Kendine gelirsen, onlar gibi et;
İnkâr edilir mi, (İlâhî Kanun):
Zâhiri, bâtını, yerinde himmet.
Ayak olmaz ise, baş yerde gezer,
Her çeşit tarifler, hep buna benzer;
Yeryüzüne seyret: nice boya var…
Halkeyliyen Kudret, öylece bezer.
Eğer bir renk olsa, olur mu nakış?..
Hoş seyrelmeye, yok ol da alış;
(Emre)! hiçbir kazanç, kolay olur mu…
Gösterenler gibi, sen durma çalış.
Emeğin içinde, olmasın vebâl,
Senin isteklerin: değil mülk ve mal;
Onlar burda kalır, çöp götürülmez,
Seninle gidecek: kazandığın hâl.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:10.20
(1) Hiçbir günahınla mukayese edilemiyecek kadar büyük olan günahın, varlığındır. -Hadis. 30.1.1952