Bir dem gelir, beni, nice gam sıkar,
Yüreğimi alır, okunu sokar,
Dilik dilik edip, içine bakar…
Hiçbir hâlin senin, tutmuyor karar.
Bir dem gelip, beni, ferah edersin,
Gönlümü şen edip, tekrar gidersin,
Hemi harman olur, hemi bidersin,
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Bir dem gelir, beni candan bezdirinğ,
Dönüp, ayı, günü, arşı gezdirinğ,
Ayaklar altına, koyup ezdirinğ, (1)
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Bazı benim ile, olunğ beraber, (2)
Ayrılıp gidersin, alamam haber,
Ararım, ararım, tutununğ siper,
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Bâzı görünür de, edersin (fenâ), (3)
Bâzı karışırsın, verdiğin cana;
Akıllar yeter mi, Cânânım sana…
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
(Senden sana benim!), dersin (en yakın),
Görünmeyip, dersin: (Dört yana bakın!)
Bir yüzün (Celâl)dir, söylersin: sakın!
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
İdrâk edilmiyor, akılla hâlın,
(Vâdî-i Cünun)dan, geçer visalin,
Herşey yok olunca, kalır (Cemâl)ın,
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Eğer kalır ise, toz, benliğimden,
Aklım, fikrim, bana, verdiğin beden,
Küser, görünmezsin, ey Dilberim sen;
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Anlaşılmaz senin, sonun, evvelin;
Bütün böyle söyler, her gelen velîn;
Sana âşıkları, kucaklar elin;
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar,
Olursa bu (Emre), bir şeyle meşgul,
Daim açık iken, kapanıyor yol;
Onu vâr eyledin; diyorsun: Yok ol!
Hiçbir hâlın senin, tutmuyor karar.
Zapteden: Fuzûle Emre
Saat:10.30
(1) Bezdirirsin, gezdirirsin, ezdirirsin.
(2) Olunğ = Olursun.
(3) Fenâ = Fânî. 20.12.1951