Bakan gözün (1) ağına,

Dert bize müjde verdi,
Dert ağlatır, aşk söyledir, (1)

Bakan gözün (1) ağına,
Tutulur tuzağına;
Gel de beni sen al, dik,
Dost! gönlünün bağına.

Orada açılayım,
Yerlere saçılayım;
Sakın beni reddetme,
Ben gönlünde kalayım.

Orda tutayım mekân,
Açılayım her zaman;
Gözyaşı ile sula,
Kök atmak olsun imkân. (2)

Senden sana kokayım,
Senden sana bakayım;
Gözyaşı ile erit,
Tek ben sana akayım.

Görenler desin: ölü,
Aşk ateşinin külü…
İsterim, sen kabul et,
Olayım gönül gülü.

Olayım gönül bağı,
Olayım gülün yağı;
O “Gönül” de eriyim, (3)
Tepelesin ayağı.

Açılayım her zaman;
Kokla, ben bilmem (irfan),
Aşka “irfan” mânidir,
Yanıp olayım büryan.

Bir memlekette Sultan
Durusa birçok zaman,
O belde imâr olur, (4)
Eğer olsa da viran.

“Aşk” gelir, eder tâmir;
Oturur orda “âmir”;
Ona bilgi mânidir,
Bu “hüküm” e (aşk) kadir.

Yanarım onun için,
Ateşim için için…
Canımı feda ettim,
Dostlarım! benden geçin.

Bu imiş bana kader,
Bu canım “Ona” gider;
Zülüflerini takmış,
Daim kendine çeker.

İstemem ki kaçayım;
Ben o bağa saçayım.
Bu, (Emre) nin kanıdır,
Ben o bağa saçayım.


(1) Senin gözünün ağına, beyazına akına.
(2) Halk ağzında “imkân” kelimesi “mümkin” yerinde kullanılmaktadır.
(3) Eriyeyim.
(4) O şehir imar olunur.