Aşk gelir ise oynar,
Oynar ise aşk tutar;
Kimlere bu aşk gelse,
Dilber alır, can satar.
Şıkırdıyor bak parmak,
Sesleri hep: “enelhak!”…
San’at öğrenmek için
Olmak lâzımdır çırak.
Ustaya hizmet lâzım,
Sevilip, himmet lâzım,
Tamam sevilmeyince,
Bu hâl, edilmez hazım.
Güvenilmez rengine,
Oynatır döne döne;
Her yana taksim olur,
Yerine döner yine.
Yanıyor güle güle
Dil döker bizim ile
Başındaki zilifi (1)
Omuzuna döküle.
Görüp olayım meftun,
Saçları olsun uzun;
Bazı bir renkte durur,
Bazı çıkarır oyun.
Bazı görünüyor kul,
Bazı görünüyor yol;
Âşıkı zencirliyor,
Sora diyor: kurtul!
Bağlıyor, hiç çözülmez…
Çözülmek dahi bilmez.
Ceryanına tutulan,
Daim ağlar, hiç gülmez.
Belleyip kurtulmalı,
Yanıp kendi olmalı
Öğülen, bir ağaçtır,
Üstünde biter dalı.
Öyle dikmiştir Hudâ,
Topraktan alır gıda;
Bilginin gücü yetmez
Âşık, meyvadan tada.
İçi vurur dışına,
Gözü ile kaşına…
Bu (Emre) nin yandığı
Hiç gider mi boşuna…
(1) Zülfü, saçı. 6.2.1945